Ne Baktın Gözüm

28 Mayıs 2009 Perşembe

Bugün Icinde 4 SMS Daha Kullanarak Gün Boyunca Sevdiklerinizle Doyasıya Mesajlaşabilirsiniz

"Bugun Icinde 4 SMS Daha Kullanarak Gün Boyunca Sevdiklerinizle Doyasıya Mesajlaşabilirsiniz"

Sevgili kurumsal servis saglayicim, intihar mesajimi cekiyorum lan belki ardimd biraktigima, ya da patrona kufrediyorum, birine lanet okuyorum. Sergilemek zorunda misiniz oglum kurumsal kibarliginizi.

Musteri velinimettir, candir, haspamdir mantiginizdasiniz ama degil arkadasim her atilan mesaj sevdiklerimize doyasiya hede hodo icin atilmiyor. Beni tuketime gark etmeye calisirken insana hizmet verdiginizi unutmayin.

Net olun cigerimi yeyin ya da ruh halimden anlayin 2 mesaja 1 kucuk raki gonderin. Ya da mesajim iletildikten sonra "haketti ipne" diye geri donun. Ben sabaha kadar mesaj doseneyim.

Sayin okur, sanirim konuyu anladin kurumsal kibarligin kisiye ozelligi ortadan kaldirmasi. Sen hazir bu cumleyi tekrardan okurken ben orneklerime geciyorum.

a-Mesela bankalar alacakli olduklarina soyle bir yazi gonderirler.

"Degerli Musterimiz,

456711 nolu kredi borcunuzu ve bugune kadar olusan faizini 31/14/2009 tarihine kadar odememeniz durumunda bankamiz olarak hakkinizda yasal takip isleminin baslatilacagini uzulerek bildiriz.

Saygilarimizla
Emobank"

Sen beni numaralandirmissin kardesim, ismimi falan bilmiyorsun ki, ikimizin iliskisine vade koymussun bir de inceden tehdit etmissin, kesin bu mektubun bedelini de bana fatura edersin. Islem bedelimiz olur bu mektubun.

Halbuki arasan "Abi bu ay sikisiksin galiba ne varsa gonder obur haftaya hallederiz. Istersen gel bir Nevizade yapalim acilirsin" desen. Kral olursun lan gozumde. Butun cevremden para toplar sana borcumu oderim, en azindan calisirim.

b-Yilbasi karti, tebrik gibi kurumsal sevgi pitircikliklari da asagida. Genel mudur birine yazdirmis, is ortagi olan diger sirkete gondermis.

"Kurban Bayraminizi en icten dileklerimle kutlar esenlikler dilerim"

Lutfullah Macun
CEO - ChristianKarembeu Holding srl, gMbh, SA

Arkadasim guzellik yaparken siciyosun bayram ruhuna, salak sekreterin digital imzani 40 DPI da basmis kagida haberin yok. Geri donuyoruz seni ariyoruz Maldivlere gitmissin 1 haftadir yokmussun. Dravdan kart atmissin.

Halbuki Maldivlerden atsan o karti bana canim desen boyle sekil yaptik umarim senin de olur desen, bir de Maldiv Imami ile fotografini koysan tropik bir meyveye kokusu icin surtsen, zarfi agzinla yalayip, uzerinde muhtemelen muz olan bir pulla bana gondersen.

Indiririm lan sana uyguladigim kar marjini, agaya beles yaparim.

Bak kurumu temsil eden kibar sahsiyet, insaniz her seyden once yemisim temsil ettigin kurumu oglum, kurum kuruma kart atar mi?Hal hatir sorar mi? Sormaz?

Kurmaya calistigin sempatik iliski cebimdeki paraya ise eger yapma gozum, yok eger harbiden inanarak destekliyorsan beni, benim ruhuma gore davran, ne hissettigimi gor de oyle tepki ver bana.

Not:

Sayin Okur,
Bugun icinde 4 blogumu daha okuyup puanlarsaniz, yarin sabah 5 te kalkip puanlayan okurlarimi doyasiya sabah corbasi icmeye goturecegim.

Saygilarimla,
Felis
Administrative Associated Co-Executive Manager / Duhul Cay Ocaklari

Ben Numara Taşınırlığın İnsani Yönündeyim Arkadaş

Malumaliniz, ergen asklar yasadi bu milletin cocuklari ellerinde Nokialarla ve Ericssonlarla. Ne Isvecin ne de Finlandiya'nin ruhu bile duymadi kontoruyle askinin arasinda sikisip gonullerin.

"Seni dusunuyorum bebeyim" safliginda calidirip kapatmalar, kelimelerin kontor yetersizligini betimlemedeki kiyafetsizligini ortadan kaldiriyordu. 5 caldirip kapatmali bir gece en romantik aksamdi, mum isiginda caldirip kapatmak asklarin en buyuguydu.

(Baktim yazinin tandansi Esra Ceyhan'la lise 3 killi bacakli platonik kizlar karmasi havasinda geciyor hemen degistiriyorum tarzi haci)

Eeee, noldu sonra. Rekabet Ust Kurulu bir gun dediki, kocum biz bu sebekeleri zamaninda ihaleye cikardik, siz satin aldiniz ama simdi artik boyle ayip oluyor. 0532 numara sahibi adam saniyor ki kendisi Rockefeller'in sol tasagi. 0549 ile 0532 arasindaki ayirimi kaldirmak icin artik aboneleriniz istedigi sekilde numarasini degistirir.

Hah bu noktada basta cocuklarin kafasina ne bok oldugu belirsiz iki anten geciren Turkcell olmak uzere, bize sebeke sistemi saglayan, yillardir yatirim maliyetlerini ikiye uce katlamalarina ragmen, ortamda hayvan gibi internet uzerinden cok daha ucuza konusma imkanlari saglamak yerine kol boregi gibi fatura sokan GSM firmalari bir anda kampanyalarini, abone kaybetmemek icin saldilar.

Biri dedi sebeke ici ara, adami taksiye atlatip evine getirecegiz, digeri dedi sebekeyi de ara evi de ara aninda isinliyoruz bebeyim, oburu sen sadece dusun biz notlarini aktarip feedbacklerle sana geri donecegiz dedi. Hayvan gibi olan kar marji, bir anda azalitilip basabas noktalarinda kampanyalar duzenlenir oldu.

Artik gunde 2 saat bedava konusturan sebekemiz var lan. Herkes tisortune hangi gun bedava oldugunu yazsa ve sosyal dayanisma icinde olan bir toplum olsa. Sikertiriz lan sebekeyi 2 ayda. Bu ayri bir konu tabi.

Neyse, ben bu numara tasinirligin rekabeti artirmasindan ziyade insani yonundeyim arkadas. Artik caldirip kapatmali asklar bitecek doyasiya diyalogun ve anlayisin egemen oldugu pupa yelken asklarin arifesinde sondurecegiz romantizm mumlarimizi.

Ornek diyaloglar asagida

a (100 milyor konturune karsilik 10 trilyar dakikasi olan ergen erkek)
b (85-55-90 vucuduna karsilik gosterip elletmeyen ergen kiz)

Saat 7:30 (AM diyorlar amerikanyada)
a-Gunaydin bebesim nasil iyi uyudun mu
b-Evet ama keske biraz daha uyusaydim
a-A peki ben sonra yeniden ararim

Saat 8:30 (hala AM)
a-Napptin
b-Bir buyuk bir kucuk yaptim, circir olmusum sanirim
a-Iyi yapmissin

Saat 9:30 (AM ne PM ne)
a-Kahvalti yaptin mi
b-diit... diiit diittt

Saat 11:30
a-Askim, cok sikildim napiyorsun
b-Popo killarimi tras ediyorum
a-Aman ne sirin

Saat 12:30 (Bak PM e gecti ama saat hala avrupa dikkat et)
a-Baliklarimiz yumurtladi onu haber veriyim dedim
b-Ben 1 hafta geciktim ben de onu yumurtlayayim bari

Saat 14:00
a-Aksam napalim
b-Aksam olsun bakariz

Saat 15:00
a-Lostu izledim Kate le Jack evleniyormus meger
b-Hoşt

( eeeeh ben bile sikildim ulan yeter) Gordugunuz uzre ota boka aramalar artacak, yerli yersiz, gerekli gereksiz muhabbetler cogalacak. Daha cok tuketecek daha cok sikilacak daha cok aslinda kafasinda kurdugu olmadigini gorecek ergen asklar.

Halbuki calidirip kapattiginin ay da bir kirilan yumurtasi ya da poposunda kili ya da bozuk bir agzi yoktu.

Beni en cok sevindiren ise Bel Fitigini tedavi eden ve cep telefonunu duvarlara kaziyan amca musterilerini artik kendisi rastgele secim yontemiyle arayacak.

Simdi efendim oncelikle cirkin kiz sacinin tanimiyla konuya mudahil edelim sizi.

Cirkin kiz saci, gerek alin ile sacin birlesme cizgisinden gerekse de daha seyrek sac bulunan sakak bolgesinde surekli dokulen ve kisa kalan sactir.

Neden cirkin kiz sacidir hemen izah edelim, mesela su yanda gordugumuz sabunum kizi. Masallah abla bal dok yala guzelliginde. Hemen bir bakiniz sakaklarina alin cizgisine hic kisa sac gorebilir misiniz? Hayir goremezsiniz.

Sizin de yillardir farkettiginiz ve suruklendiginiz gibi bizim toplumumuzda duz sac, hadi bilemedin hafif dalgali sac yegdir, yeglenir ve bu sac tipine sahip olan kizlarimiz diger sac tiplerindeki kizlara gore daha guzel bulunurlar. Duz sacli kiz daha feminen, saf, kadinsi bulunur. Tam da Turk erkeklerinin arzuladigi sekildir.

Zira bu toplumsal guduleme, Turk filmlerine de yansimistir. Serpil Cakmakli olsun Ahu Tugba olsun surekli vamp kadin rollerinde mutlu olmaya layik olmayani canlandirirken. Gulsen Bubikoglu'ndan tutun da Turkan Soray'a kadar butun iyi ve guzel kadinlarin saci duzdur. Halbuki Serpil Cakmakli ya da Ahu Tugba, Fatma Girik'ten daha tas insanlar olmalarina ragmen guzel bulunmazlar.

Neden cirkin kiz saclari vardir. Bunun en buyuk ornegi bir gun bile olsun diz ustu etekle gormedigimiz Aysen Gruda'dir. En sonunda erkek oldu cikti kadincagiz.

Konumuza geri donersek perma ve fonun yillar icinde donup dolasan moda vasitalari olmalari beklenirken. Ozellikle son yillarda o canim bigudiler artik ceyiz sandiklarinin diplerinde kuflenmektedirler. Kivircik ya da dalgali sac cirkine aittir.


Nesirden anlamayan gorselci "höt vodka böt kadin" duyarliliginin yersizligi icin lutfen yukaridaki resme tekrar bakiniz.

Bu kizcagiz, linkten de anlayacaginiz uzere nisana ya da nikaha ya da sunnet dugunune davetli peacocks ya da clair's ten aldigi dandigin dandigi aksesuarlariyla kuaforden arzi endam ederek, sacini yaptirip gelmis.

Kuafor vermis joleyi vermis spreyi ama nafile. Sizinde gorebileceginiz uzere sakak bolgesi ve ense bolgesi cirkin kiz saclariyla dolu oldugundan, bu saci al koy Jolie'ye gene cirkin kiz sacidir gozumde.

Sac cirkin arkadasim,otur bak evde dene 2 isim 1 sifattan tamlamalar olustur. Varyasyona gir.

a-Cirkin Kiz Saci (burada tamlanan sac)
b-Cirkin Saci Kiz (bu anlamsiz)
c-Cirkin Sac Kiz (bu vodka kiz höt böt)
d-Cirkin Sacli Kiz (bunu anlamayan okuz)
e-Cirkin Kizli Sac (Mal iyi vitrin nanay)
f-Cirkin Kiz Sac (bu höt böt vodka kiz mememegotmeme)
g-Cirkin Kizin Saci (Hakki Devrim'le Halit Kivanc kiz keserken)
h-Cirkin Sacin Kizi (zevksiz abla ya da bildigin emo)

Apartman Boşluğunda Flüt Çalmayı Öğrenen Çocuk

Sevgilimden yeni ayrilmisim, evde makarna sosu icin sogan dogruyorum, yukaridan bir blokflüt sesi "Selvi boylum al yazmalim" hem agliyorum hem dogruyorum, hem cocuk caliyor hem de cocuga agliyorum.

Oysa ne guzel baslamisti hersey, bolognese sosa sogan koyulur mu koyulmaz mi tartismasinda baslamisti ask bundan 2 yil once ve o zamanlar henuz "Ilgaz" adli parcanin o en zor gecisli noktasinda "ilgaz anadolunun sen yü-ce" kisminda tekleyip duruyordu, bu flüt calmayi ogrenen cocuk. Simdilerde Husnu Senlendirici gibi sogan yaninda.

Hele gecen sene ekim ayinin ortalari, hic cekilmezdi. sol-sol-re-re-sol-sol-re, tren gelir hos gelire 4 kazan makarna suyu kaynatmistik cocukla. Yalnizligim, plastik flüt kalibi, makarna suyu ve ustu yeseren soganlar.

Hayat cok hizli geciyor cocuk, bize verdigin izdiraplarla buyudu askimiz ve tam izdiraplarinin meyvelerini Verdi'den Strauss'dan Chopin'den toplamaya baslayacagimizi dusunurken, askimizin meyvesini dibimize dusurduk. Ve basladigimiz sogan dogramalardayim.

Sense ustalastin, artik ucuncu sinifsin. Kim bilir kac kere temizledin tukurukle dolu flütünü, kim bilir kac kere burnunla caldin, kim bilir tek elle calabildigin tum sarkilari ardarda caldin askimiza ve kim bilir kac askin Astor Piazzola'si oldun farkina bile varmadan.

Artik buyudun cocuk, vakit yeni asklarin vaktidir, vakit gitarda "one"in girisine baslama vaktidir cocuk. Fender'den bahsetmenin, akustik gitarin vakti. Makarnaya pesto koymayi tartismanin vaktidir cocuk.

"Biz Artık Evlendik ve Sokakta Şarap İçen Adamlarla Sosyalleşemeyiz" Çiftlerini Piste Bekliyoruz

Evlenince felsefi evrimini boynuna takilan ceyreklerle tamamladina inanan insanlar vardir ya, surekli nasihat verirler "eee felisus sen de buyu artik evlen aile sahibi ol" "bak herkes adam oldu sen adam olamadin" "sana kiz bakalim istersen"...

Arkadaslar evlenip birbirlerini beceriyorlar ya, muhtesem. Hayatin anlamini buldunuz, bana da nasip kismet spermlerinizi yumurtalarinizi firlatin. Once sen adam ol da, dugununda Cola Turka icirecegine iki raki acsana duduk. Kizin babasi muhafazakar diye kendinden taviz verecegine.

Sevisecek yer bulamayip, kapimda "ev ev" diye agladiginiz gunleri bilirim lan, en buyuk kavgalarinizdan sonra daha disinizle acmayi bilmeden getirdiginiz en ucuzundan kukurtlu saraplarinizi actim. Ne zaman adam oldunuz, ne zaman got oldunuz. Bu ispat kaygisi niye.

Bu karin senden biraz uzaklasinca diger kizlarin poposunda dolasan sen degil miydin? Sabahin korunde "alemlere akalim alemlere akalim" diye deliren.

Hem bu karin sirf Mehmet ona yuz vermiyor diye seninle oldu oglum. Farkinda degil misin? Sosyal basari seviyeniz mi duzeyli evlilikleriniz? Egonuzun meyvesi mi birlestirdiginiz yalnizliklariniz.

Artik Mars'ta yasiyormus gibi davranmaya basladiniz, ben 15 yildir sokakta iciyorum, calilara isiyorum, sort giyiyorum, yoldan gecen kopeklerle birdirbir oynuyorum, trafik lambasindaki adami taklit ederek karsidan karsiya geciyorum. Bunlari dune kadar siz de yaptiniz. Duzenli cinsel hayat karakter mi koreltiyor.

Sen daha yeni evlisin ve sunu da bilmiyorsun, sikilinca prensesin yaptigin karindan su an tiksindigin sokaklarda elinde sarapla dolasmak isteyeceksin, kapimi calacaksin hayatin ne kadar monoton, tek duze oldugundan ve ustune su an seve seve aldigin sosyal sorumluluklarin aslinda ne kadar da seni ezip gectiginden bahsedeceksin.

Beni biraktigin gibi bulacagini dusunup anlatacaksin bunlari, beni biraktigin gibi sana hak vererek efkarini dagitacagimi sanacaksin. "Gel" diyeceksin alemlere akalim, en azindan iki sarap daha alip bogaza inelim.

Biraktigin gibi degil ki hersey, ben sana anlatsam anlamazsin. Ortak noktalarimizi tuketmeye calistigin gundeki muzigi dinliyorsun hala, o gunku dunyaya bakiyorsun, oduncu gomlegi giyip gelmissin, biz artik king oynamiyoruz sabah kadar, birak kagitlari dagitmayi. Bitti ki oglum bunlar...Tanimam ki karini, hakkinda yorum yapayim, bilemem ki derdin ne, icinde olmadim senin dunyanin.

Bak gene reddettin karinin telefonunu, eskiden olsa yanimizdan 20 metre uzaklasip oyle konusurdun. Izole dunyani sen insa ettin, yikma isini neden bana veriyorsun.

Artik arkadaslarin sadece evli olduklarindan dolayi tatile ciktiginiz, mangal yaktiginiz, ayda bir bogaz manzarali yemege gittiginiz insanlar. Karizmayi dagitmamak icin yemez ki gotunuz,cunku sarabi hep kadehte sallayarak yudum yudum ictiniz ve birbirinize hayatinizda ne kadar mutlu oldugunuzu sadece gulumseyerek gosterdiniz.

Boyle iste mal arkadasim, kendini bulmak evlenmek olsa seni once ben becerirdim.

Yengeye hurmetler ..

Ne Zamandır Cezmi Ersöz'den Alt Dudak Almamıştım

Pasli tavuklu saatimdeki civcivlerin umutsuz yemleri gibiydi onume sacilan zaman. Ve hep anne tavuk gibi otoritenin tiktaklarini duyuyordum ustume pembe battaniyemi gecirdigimde, tiktak seslerinden rahatsiz minik bit cocukken ben.

Bacaklarinda ekmegimin pasini tasiyan orumcekler arkadasimdi dort duvar arasi, aglarina kimseyle paylasamadigim tiktaklar icinde yalnizligimi verdigim. Gelmesi beklenmeyen sinegin dususu gibi, kendimle olmak. Umutsuz yemler ve zaman gibi...

Kopurecegi yer kestirilemeyen gazli sarap gibi dalgalarin arkasindan nice gunesler dogdu da kafami pembe battaniyemin altindan kaldirip selamlayamadim. Nice vapurlarin once sisini, sonra bacasini sonra bordosunu sonra icinde annesinin koynunda uyuyan kizil sacli kucuk kizi gordum de birakmadi anne tavuk zamani akisina.

Icınde bin sigara paketinin hatirasini tasiyan tul perdelerim oynasti, hayatin taa icine esen meltem ruzgarlarinin onunde de, o perdeyi hayatim gibi aralayamadan uzanip durdum, gorunmez iplerinden cekilmeyi bekleyen tahta kuklalar gibi. Icimdeki tahta kurularinin anlattiklariyla beslendim, bir kez olsun gozume o mavi denizin aksini dusurmeden.

Yillar gecip de pasli saatimdeki anne tavuk durunca, icimdeki uyanis civcivin onundeki yemin filizlenmesinden daha hizliydi. Gormezden geldiklerimi gordum, duymazdan geldiklerimi isittim ve tekrar o tavuklu saate baktgimda artik anne tavuk ben olmustum...

Arkadasim oturdun okudun ya bu yaziyi aferin lan, yazmayin lan boyle sikko yazilar, gunluk hayatin getirdiklerini basur yapmak gibi birsey ve o basura pul biber surup de gececk diye umitlenip acisindan kendine paye bicmek gibi.

Hergun "Dolce Vita" seyredip 24 vites Bianchi almak gibi oglum yaptiginiz. Benim de aci pitirciklarim var ve sizinle paylasayimcilik gibi... Herkeste var oglum bunlar olmayani goster ben de sana popomu göstereyim... basursuz ...

Bir Hayat Felsefesi Olarak Michael Collins

Hani kerane kapisindan donen insanlar vardir, ya da bungee jumping kulesinden atlamadan inenler, ya da otobuse guvenmeyip ilk 4 koltuktan birine rezervasyon takintililar. Iste Michael Collins de onlardan biri, icimizden birisi aslinda. Eminyet seridini ihmal etmeyen, rakip ataklarini taca atarak sonumlendiren defans oyuncusu.

Dusun, sene 1969, hatta tam tarih vereyim 16 Temmuz 1969. Milyon dolar masraf etmis sana USA, bokundan cikan mikroorganizma duzeyini olcmus, yillarca beynine kan gitmemis basincsiz ortam testlerinden, yagin emilmini olcmusler ince bagirsak damarlarindan Amerika seni aya gondermis.

3 kisisiniz Neil, Edwin bi de sen ... 4 gun surmus yolculuk, yediginiz, ictiginiz, sictiginiz ayri gitmiyor oyle duzeysiz bir ortam.

Neyse, aya iniyor sizi tasiyan Apollo 11. Neil diyor ki "madem komutan benim ilk ben inerim arkadas", Edwin ara gazci zaten "ben de ineyim bari de ay havasi alayim". Lan Michael sen nasil bir adamsin, yureginin yaglari ciz etmedi mi oglum. Aya gelmissiniz lan. In iki dakka bak bakalim toprak nasil, futbol oynamaya musait mi? Ayagin bir yere takilacak hayati bulacaksin lan ayda. Hic mi inilmez kardesim roketten.

Neil, hazirligini yapmis evde calismis gelmis "bu benim icin kucuk insanlik icin buyuk bir adim", Edwin dipten kum cikartiyor kraterden kratere akiyor. Neil'le arka fona topladiklari taslardan "once Houston, 30-4 kral tertip, Massachusetts'lim, UCLAlim" gibi seyler yazip hatira fotograflari cektiriyor.

Ya sen ne yapiyorsun Michael'im, kapsul yiyeceklerin bokunu mu temizliyorsun minik minik? Apollo 11 in yagini mi kontrol ediyorsun iceride. Cik lan iki dakika.

Neil'in, Edwin'in cocuklari senin cocuklarinla tasak gecmezler mi oglum? Bu nasil bir gorev anlayisi? Anan baban gururlanamayacaklar mi seninle? Aya gittin fotografin yok be Michael'im.

Hadi Neil komutan popon yemedi cagiramadin, "iki dakka gel lan de" Edwin'e "iki dakka dur hele direksiyonun basinda" iki dakika ya.

Otopark mafyasi mi var ayda, araci cizerler diye mi inmiyorsun. Sicilime zarar gelmesin diye mi? Ay lan bu boru mu? Bu da NASA'dan olsun be oglum.Scottysin misin Atilgan'in ikide birde isinlayacak, yoksa sabahci kahvecisi misin

Hedefe Yaklaştıkça Artan İşeme Dürtüsü

Ziyadesiyle yaydiraraktan eve Turis Omer gibi geldigim gunlerden biriydi, elde sigara, kizlarin popolorunu kesiyorum, sokakta mac yapan cocuklara calim atiyorum, uyuyan kedilerin kulaklarina vurup "naber len dingil" sululugu icerisindeyim. Ne gam ne tasa.

Eve yaklasiyorum, elim ister istemez cebimdeki anahtari disari cikarip oynamaya basliyor, salliyorum lan bildigin anahtarligi 50 metre kala.

Bu singirti sesi de benim Pavlov'un kopegi olma ihtimalimi guclendirircesine idrar keseme baski yapiyor sanki. Uzatiyorum pembe ile isaretlenmis anahtarimi apartmanin kapisina, karin bolgemde bir sikisma bir kendini germe.

Adimlarimi hizlandiriyorum apartmanin koridorunda ve en az 3 defa yanlis zile basiyorum apartmanin isiklarini yakmak icin. Heyecanlaniyorum lan bariz.

Evin kapisi seramonisi basliyor, once yesille isaretlenmis anahtar sonra mavi anahtar siralama hatasini yapip, daha da arzulandiriyorum urenin dunyaya gelme istegini, giriyorum lan eve tekmeleye tekmeleye.

Sag ayakkabimin topuguna basip firlatiyorum ayakkabimin tekini, digerine de ayni islemi ayagimla yapip kostura kostura evin koridorundayim artik, bir elim sadece fermuari acmaya calisip kemersiz shortcut pesinde kosarken diger elim once isigi sonra kapiyi aciyor. Iste tam karsisindayim, iste mevcudiyet sebebim.

Boxeri da hallettik mi, tek sorun klozet kapagini kaldirip kaldirmama ikilemi oluyor, kaldiriyorum da genelde.Kendimi o diger insanlarla bir butun hale getirecegim, o insanlarin varliklari ile en sicak organizmal temasimi kuracagim kanalizasyon portalimdaki mutluluga birakiyorum.

Ama yok olmuyor, prostat yasimda gelmedi henuz ama yok. Sadece 2 damla.

"Bu muydu" diyorum lan "bu muydu" (sessizlik ... gulusmeler ...) Butun bu heyecanin sonucu bu muydu?

Onemli Not: Bu yazi heyecanin algilanmasi, verilen tepki ve heyecanin hezeyani uzerinedir. Yoksa "gel agzimiza sic" gibi sululuklardan hic hazzetmem. Yadirgarim.

Ortak Mutabakatlarda Uzlaşma Süreci

Baslik sahibi, ulan hem mutabakat hem de ortak ayni isim tamlamasinda gider mi diye dusunurken...

Konunun kisa spoileri (spoilerde artik nasil bir kelimeyse), insanlar konusa konusa hayvanlar koklasa koklasa yaklasimindaki anlasmazlik ve anlasma sureclerini degerlendirmek ve bu sureclerin olusum evrelerini hayat duzlemine zaman perspektifiyle oturtmak olarak verilebilir. (arkadasim sen de okudun ya ciddiye alip)

Gun gecmiyor ki, karakter dedigimiz o deliklerin ebatlari kuculmeye gorsun. Bir bakmissiniz ki elegin sahibi siz olmaniza ragmen kendinizi bile elegin deliklerinden geciremiyorsunuz. Secici gecirgenliginiz tavan yapmis ve gecirgenlik ön yarginizi maddeler uzerine insa etmis, objektifligi goz ardi etmissiniz.

Mutabik kalmaya hayatin her evresinde basliyoruz ve toplum ve bireylerle yaptigimiz mutabakatlar, bizim kendimizi ifade etmemizi, sosyal cevremizi ve de toplumun bize bakis acisinin sinirlarini, dolayisiyla kendi sinirlarimizi cizdiriyor.

Konuyu anlamayan demek istemiyorum, iki ornek ver lan diyen arkadaslar icin gunluk hayattan orneklerle canlandirma kismi, yazinin gercek kesit bolumu.

Simdi soyle guzelce bir cocuklugunuza inin, yillarca size yaramaz damgasini vurdu anneniz babaniz dayiniz halaniz. Dogal olarak yaramazlikla ister istemez bir mutabakat sagladiniz ve kendinizin yaramaz oldugunu dusunerek gunden gune simarik, zipir bir cocuk oldunuz. Ta ki babanizdan yediginiz ilk tokata kadar, o anda babanizin sizi anlamadigina dair mutabakat imzaladiniz, babanizin haberi olmadan ve bu mutabakat uzlasma yapilmadan tek tarafli olarak paraniz bitene kadar devam etti. Sonrasinda seve seve babanizdan para almaniz gerektiginin mutabakanizi yaptiniz cuzdaninizla ve bir onceki mutabakatinizi fesh ettiniz.

Yukaridaki ornekler sizin ic dunyanizla ilgili sadece sizi baglayici ve ic uzlasmanizi gerektirecek konuya giris ornekleriydi. Bundan sonraki kisimda secebileceginiz cevrenizle yaptiginiz mutabakatlarin aslinda sectiginiz cevreyi olusturdugunu anlamaniza yardimci olmayi hedeflemektedir. Daha dikkatli okursaniz sevinirim. Ayrica sondur o sigarayi arkadasim.

Gene ergenlik doneminizi dusunun 30-40 tane arkadasiniz var, bunlardan bir kismini daha cok sevmeye basliyorsunuz, daha bir yakin cevreniz oluyor. Bunun aslinda sizin karakterinizle hic bir alakasi yok, tamamen sans.

Mesela Kamil'in babasi ogluna gitar aliyor bir gun, siz de Kamil'le yakin yerlerde oturuyorsunuz, yapacak daha iyi bir alternatifiniz olmadigindan okuldan eve seve seve Kamil'le donuyorsunuz her gun. Kamil gitarini anlatiyor, ister istemez siz de bir gitar manyagi oluyorsunuz bu surecte ve diger insanlarin sizi cevreleyebilecekleri, etkileyebilecekleri noktalarina ya da ozelliklerine ilgi eksikliginden ya da ilgi tatmininden dolayi daha soguk duruyorsunuz, goremiyorsunuz.

Oysaki Tanju, sizden 3 km otede oturmasaydi, belki de Tanju ile okulda harac kesip mafya aday adayi olacaktiniz ama Kamil'den dolayi basci oldunuz, yarin konser gunu. Ha Kamil cok mu manyagiydi gitarin, yoo tamamen abisinin gitar calmasindan dolayi o da babasindan gitar istedi. Oysaki Tanju'nun abisi o yillarda BMW caliyordu. Gibi.

Ayni durumun kiz versiyonundaki Semra'nin annesinin liseden arkadasinin kizi olan Gulay da, sansa bakin ki sizin sinifta. Sizin annenizle Gulay'in annesi, 2 ayda bir ceyrek altinlarini degis tokus etmek suretiyle sosyallestiklerinden dolayi. Sizin en iyi arkadasiniz Gulay olmus cikmis. Ama Gulay inegin allahi, sabahtan aksama test cozuyor, okuldan eve gelip hemen odevini yapiyor. Eee nerde simdi sizin icinizdeki Paris Hilton ruhu. Yok kayip. Marie Curie olup cikiyorsunuz yillar icinde, sonra da frijit. Gulay da istemiyor boyle olmasini ama annesi Pavlov'un kopegi yapmis kizini, onune elmali kek koyunca geometri calismadan edemez hale gelmis.

Bu orneklerimizde de bireyin diger bireylerle yaptiklari mutabakatlarda uzlasmalarinda sansin ne kadar onemli bir
faktor oldugunu gorduk ve dikkat ederseniz, karakterler ozelliklerinin olusum esnasinda karakter yapicilarini hep bireyler olarak atadik.

Bu karakter yapicilar pek dogaldir ki, her zaman bireyler olarak karsimiza cikmaz bazen ugranan kucuk bir tecavüz ya da babanizin ani vefati ya da cok sevdiginiz sinif ogretmeninizin degismesi gibi olaylar da olabilir. Bunlara ornek falan vermeyecegim, sakin beklemeyin.

Son orneklem serimizde ise bireylerin icinde bulunduklari toplumla yaptiklari mutabakatlar ele alinacaktir. Toplumun bireyin kendisini nasil gordugu ve bu bakis acisini kabul edebilme ya da toplum bakis acisini yonlendirebilme uzerinde duracagiz.

Kamil'i hatirlarsiniz, saclari punk yapti, 15 piercingi var seneye Prens Albert'e girecek, citi piti bir marjinal kendileri. Toplum bu adami gorse ne der? "Siktimin gavati nerde yasiyon lan senin anan baban yok mu?" der.

Bunlar guzel laflar mi arkadasim, ama Kamil, insan-i kamilliginden degil de marjinal olmayi basarmis olmanin getirdigi toplumsal mutabakatla bu dislanmisliktan haz duyar.

Gulay 'i da hatirlarsiniz, essek kadar kari olmustur ama dominant annesi onun adina aldigi kararlardan dolayi kizi bon bir hale, karar veremeyen pisirik bir sekle sokmustur. "Kac yasindasin kizim sen" diye soran kadin hastaliklari uzmanina "28" diye yanit veren annesinin kurdugu baski. Gulay'i karar vermeme zorunlulugundan kurtardigi icin mutlu edebilecegi gibi ilk buldugu kocaya kacma hevesiyle yanip tutusan kiz kurusu gorunusu yolunda emekletebilir de.

Tanju ve abisini de hatirlarsiniz ki bu adamlar da, ahsap bir evi yakmak suretiyle kendilerine otopark yeri acarak, isleri buyutmus ve bu otoparki da cesitli yan faaliyetler icin merkez us olarak kullanmaktadirlar. Sosyal cevreleri bu adamlarin pis/kotu adam olduklarini bilirler ama gerek paraya yalakaliklarindan gerekse de gucten korktuklarindan dolayi, 21 yasindaki Tanju'ya abi cekerek ellerinde tavlayla muhabbete gelirler. Bu da Tanju ve abisinin toplumun onlarla yaptigi mutabakatin, yani yonlendirilmis toplumun onlara bakis acisinin gostergesidir.

Simdi muthis final kisminda, bu 3 karakterin yanyana gelip iki lafin belini kirma ihtimali nedir? Hadi iki lafi da gectim diyalog kurma, diyaloga hazir olma sanslari nedir? Biri marjinal punkci, digeri pisirik inek, oburu serseri pis adam.

Belki dolmusta "uzatir misin" ancak o kadar...

Yani belirli mutabakatlari imzalayip uzerinden yillari gecirince ve bu mutabakatlar sadece sizi baglayici olmayinca ortaya cikan duruma toplum uzerinde olusturdugunuz ve asil icinizde olusan karakterinizden daha sik kullandiginiz dis yuzunuz olusuyor ve bu dis yuzunuzun ustundeki elek deliklerinin sekli ya da sikligini belirleyen faktor tamamen sans.

Neneyi Kuma Gömmek

Doguyu yeni kesfeden batinin arinmislik ve egoyu yenme uzerine pazarlama teknikleri gelistirip mevzuyu gene doguya satma isini, ferrarisini satan bilgenin benzin deposuna hortum sokup icine cekerek bosaltmasi olarak algiliyorum.

Ve diyorum ki, o zottirik kitaplardaki ogretilerin yucelttigi egoyu kenara koyma tribi benim icin siyatigi/romatizmasi olan neneyi kuma gomme arzusu/gorev bilincidir benim topraklarimda bir ergen icin. Bu olayi yadsimayan/utanmayan ve bunu kendine gorev bilen genctir en asil duygunun insani.

Genelde yazliklari olur ya da tatile cikarlar ailecek, bu yaziyi internet vasitasiyla okuyabilecek sosyo ekonomik refahi yakalamis insanlar. Fakat tarimdan sanayiye gecis asamalarinda debellesip duran bir ulkede olmamiz ve yillar itibariyla 3 kusak arasindaki farkin sehirli olmaya calisan ve 1000 yillik koylu kadar uzak durmasindandir ki, "babane kendine bir kokteyl hazirla" gibi bir diyalogumuz olmamistir.

Ulkemiz sosyoekonomik yapisini , "bana bir plato soyleyin lan" / "Obruk" gibi salak bir konumlandirmayla betimledikten sonra geciyoruz konuyu dramatize eden carpici ornek kismina.

Hani yazlik plajlarinda gencler baska semsiye diker plaja da aileler baska semsiye dikerler ve ayri ayri semsiye altlarinda sosyallesirler yasitlariyla, cocuklar deniz kiyisinda popolarina deniz kumu kacirmaca oynarken.

Hikayenin bu kisminda gunesin deniz kiyisindaki cocuklarin beyin gelisimine etki edecek seviyede UV yaydigi saatlerde plaja tek baslarina inen, "ulan ne isim var burda elalem cibildak, tövbe tövbe" nidalariyla inen romatizmasindan muzdarip basinda yazmasi, 3 kat donu ve gomlegi olan nenelerdir kahramanlarimiz.

Ama bu neneler ilerleyen yaslarindan dolayi kolay mobilize olamadiklarindan yasitlariyla pek de sosyal ortamlar yakalayamamislardir. Mesela bir drink alayimcilik efendime soyleyeyim bir barbeku demislikleri yoktur. Bu yuzden ve ailenin modernite ivmesine ayak uyduramadiklarindan plaja yalniz inerler. Tek arzulari kuma gomulup, kemikleri sicaktan iyice sizlatmaktir. Kafalarinin oldugu yere de bir semsiye koyulmasi da, pek de bulunmayan yazlik levazimatcilarinin faturalarindan aileyi uzak tutar.

Genelde bu kuma gomulme ritueli ailenin yeni damadi ya da olasi mirastan aslan payini kapmayi arzulayani tarafindan duzenlense de, plajda nenenin taniyabildigi tek insan olan, hayatini bikini ustune gore bir ya da iki buyuk beden bikini alti aramakla geciren bronz universiteli kizi, flortuyle bir semsiye altinda, kizin bir sonraki dovmesini nereye yaptiracagini tartisiyor halde ise dugum kismi bu noktada baslar arkadas.

Kiz ipodunu donduruverirken nenesinin o tiz sesini duyar, gomulme ve kafasinin ustune semsiye kurdurma istegiyle yanip tutusan.

Halbuki ne guzel sehirlilesiyorduk lan ipod olsun, tokio terlik olsun,helikopter pilotu gozlugu olsun, dovme olsun, piercing olsun. Ustelik flortte yan havluda ve nene ile olasi baglantiyi kurdugunda karizma o deniz kiyisindaki cocuk seviyesine duser.

Ne yaman celiski, senin boklu donlarini yikayan, pesinden ekmegin ustune surdugu salcayla kosan neneni kuma gommek hem de tam Manhattan siluetinin yan tarafindan kadraja girmisken.

Neneyi kuma gomen insandir bu noktada, ubermenschtir. Ferrarisini almadan once sanayi de kontrol ettirmeye goturmeye gerek yoktur.

(Burdan Mahsun Kirmizigul'e selam ediyorum, bize de bir odul vermediler)

üşenGENÇlik

(Galatasaray Milan'i yendiginde "Yendik mi lan?" diye manset atan Star gazeteciligi anlayisinda bir baslik oldugu icin burada hepinizden ozur dilerim)

Hani 10 yildir Eurotrail yapacak olan adamlar vardir ya bir turlu planlayamayan cesitli nedenlerden dolayi basaramayan iste o adamlardan biri de benim. Butun hadise bir sirt cantasi bir pasaport ve tren bileti organizasyonu olmasina ragmen 10 yil boyunca erteleyen adamim ben.

Hani odasinda yerdeki kiyafetlerden 15 gundur nelerin sirayla giyildiginin hesabini yapilabiliecek adamlar vardir ya iste o da benim. Kirli camasir sepetinin doldurulma suresi ile dolu kalma suresi esit olan adamim ben. Camasir sepeti butun hafta hic is yapmadan oylece bosbos oturur.

Hani bilgisayarinin masaüstü silme dolu olan adamlar vardir bir dosyayi bulmak icin masaüstünü sort by date yapan adamlardir onlar o da benim anasini satayim. Hep ozenirim masa ustu ikonlarini masa ustundeki resme gore dizen duzenli insanlara.

Hani bagcik baglamayayim diye onu cirtli ayakkabi giyen adamlar vardir ki normal insanlar en gec 10 yasinda birakmistir cirtli ayakkabi giymeyi, iste o cirt bantli ayakkabilari essek kadar olmasina ragmen hala giyen adam karsinizda. Bazen cirtlari capraz yaparim bazen ikisini sadece birine yapistiririm.

Hani ayni tavada hic yikamadan 20 defa yumurta kizartan adamlar vardir, ayni catalla karistiran ve catalinin uzerinde katman katman yumurta olan adamlar. Dogru bildini o da benim iste. Sirf tava bir sonraki solene temiz kalsin diye ekmegin son parcasiyla butun tavayi siyiririm oyle birakirim ocagin ustune geri.

Hani calisma masasina tum nesnelerin (su damacanasi, kahve makinasi, yatak, cop kovasi, telefon, fotokopi makinesi ...) esit uzaklikta olan adamlar vardir. Bu da benim. En fazla bir sandalye bacagi esnetme mesafesinde olmali hayat benim icin, sandalyemi bukerim isimi gorurum kardesim.

Bunlar benim su siralar yenmeye calistigim ve sonlarina geldigim "genclikle" mazur gorunen usengencliklerim.

Bir de ...

Hani ayni prezervatifi birden cok kullanan adamlar vardir, kaldigi yerden devam eden. Iste en azindan o adam ben degilim ayrica buradan butun kizlara selam ederim.

Salata Icindeki Yeşillik Büyüklüğünün Mekanın Entellektüel Düzeyine Etkisi

Annelerin ve idiot teyzelerin saglikli yasamin mucizevi zirvalari hakkindaki yorumlarini hep hayranlıkla dinlemisimdir. Bu yuzden hep salatanın suyunu sirf marulun yapraklari dograndigi zaman kacan vitaminine ulasabilmek icin ekmegin kosesini bandirmak suretiyle icerim.

Sanirim gene annemin idiot arkadaslariyla bulustugu bir altin gununde ogrenmisti kadincagiz, marulu ince ince ve bicakla dograyinca vitamininin kactigini ve salatanin sagliksiz bir yiyecege donustugunu.

Anneme sordum "Vitamin nedir? Ne ise yarar?". yanit veremedi kadincagiz eliyle kalin kalin dograrken marul yapraklarini salataya "Vitamin sagliktir, guc verir enerji verir" diyebildi. Konuyu uzatmadim, ustelemedim zira o benim annemdi, canimdi. "Marulun dibindeki boceklere dikkat et" dedim ve uzaklastim.

Bu konu hakkinda bir muddet kafa yordum.

Sanirim en ince dogranmis salatayi kamyoncu lokantalari koyuyor masalara. Vitaminsiz, sagliksiz bir sekilde. O marullar hemen porsuyuveriyor, sarariyor ve estetik olarak da beynimizi tatmin etmiyor.

Sonrasi 4 yemek+1 tatliyi 5 YTL ye satan tabldotcular... O dandik aluminyum kayik tabaklarinda verdikleri salatalarda en buyuk parcanin aslinda ceyrek limon oldugunu hatirliyorum ve disimin kovugundan cikarmaya calistigim havuc parcalari ile marul parcaciklarini.

Halbuki bir italyan restoranina gitseniz ve sezar salatasi isteseniz o marul parcalariyla afedersiniz poponuzu bile silebilirsiniz, andrea guerra dinlerken ve sadece o marul yapraginin uzerine gezdirilmis zeytinyagindan kendi sliuetinizi izleyebilirsiniz.

Hem o marul parcalari bicakla kesilmediginden amorf sekillere sahiptir ve bir marul parcasinin diger marul parcasindan farkli olmasi mekanin karakteristigini zenginlestirdigi gibi her bir marul parcasini da yediginiz yemek yaninda essiz ve bulunmaz yapar ki bu da her bir parcayi cignerken aldiginiz lezzetin farkli olmasini saglar.

Boyledir iste,salatanin icindeki marul parcasi ile mekanin entellektuel duzeyi arasinda dogru orantili bir korelasyon vardir. Yasasin annem ve onun idiot arkadaslari ...

Sonradan edit: Toplam marul hacmi esit olsa dahi bir tarafiniza kacan salata parasi da ayni zamanda hacim/parcacik adediyle dogru orantilidir bunu da goz ardi etmemek gerekir. Bir Sezar kolay yetismiyor halbuki bi suru coban 4 tane de mevsim var.

Anneye Metallica Kazağı Ördürmek

90lı yılların ortası, steve vai nin ilah, odanın duvar kağıdının poster, okul defterinin kapağının grup isimleri ile , askeri yeşil çantanın küçük gözünün kaset ve walkman ile dolu, saç uzatmanın hayattaki en büyük gaye olduğu ve unforgiven başındaki dın dın dın melodisini çalabilmeyi, yeni alınmış akustik gitarla, başarmanın ve bunu arkadaşlara göstermenin ruh sağlığna iyi geldiği yıllardır.

küçük ve amatör bir rock konserine gidilecektir, zira konser hem müzik, hem güruh hem de içki anlamında doyurucu bulunmakla beraber, "konsere gidiyo muyuz olm" niteliğine iki ay önceden bürünmüştür.

en solmuş ve yırtık siyah t-shirt seçilir, o günün anısına tam ortasına şırınga-klorak yöntemiyle kocaman bir anarchy işareti yapılır, dizleri zaten sökük olan siyah dar kot pantolona bir çizik daha atılır, annenin dikiş kutusundan en iri çengelli iğnelerden iki tane daha çalınır ve uygun görülen yerlere monte edilir. omuzdan asma çantaya yedek siyah t-shirt, walkman, kaset doldurulur uygun görülen yerler içki zulası için muhafaza edilir, ismi görülecek şekilde limon dergisi rulo yapılıp çantaya sıkıştırılır, arkasına kalınlık yapsın diye martı isimli kitap koyulur, tam çıkacakken masadaki siyah üzerine kırmızı yazılı more beer rozeti farkedilir ve çantaya takılır.kapı önünde uzun siyah postal, ayak apartman demirine uzatılarak itina ile bağlanır.

konser öncesinde, yaş grubuna ve konsepte uygun ve gidilip içilebilinecek yerlerde (mezarlık, kilise) iki bira üç sigara içilir, ağır rocker moduna girilir. konsere gitmeden önce bakkaldan iki kutu bira daha önceden muhafaza edilmiş zula noktalarına saklanır.

konser mekanında türlü maymunluklar yaparak pogo, stage gibi faaliyetler gerçekleştirilir, grup ne kadar güzel çalarsa çalsın mutlaka kötülenir bir kusur bulunur. sote bir yerde shotgun yaparak, zuladaki biralar içilir, sigara izmariti mutlaka pisuara atılır, bir taraflara ne kadar zarar verilebileceği yarışı arkadaşlar arasında yarışa ve eğlenceye dönüşür.

tüm hayvanlıklar yapıldıktan sonra aslında hoşlanıp da ağır rockerlıktan konuşma fırsatı bulunamayan karşı cinse yakınlaşmalar alkolun etkisi ile başlar.

içlerinden hafif toplu, gözlüklü ve kısa boylu olan hedef alınır. ki üzerinde metallica logosu olan bir kazak giymektedir.

rocker gençler: nerden aldın bunu ya? hetfield mi hediye etti?
metallica kazaklı kız: hayır
r.g.: amerikadan mı getirttin?
m.k.k.:hayır
r.g.:annen mi ördü? zuahahaha
m.k.k.:evet
r.g.: dave mustaine kirpiği mi örgüsü?hehehe

metallica kazaklı kız ağlamaya başlamış, diğer arkadaşları ise onu teselli ederken rocker gençlere de çeşitli küfürler saydırmışlardır. ama rocker gençler eğlenmekte ve kızı bozarak üstünlük kurmuşlardır.

bu hikayenin asıl kahramanı ise kazağı ören annedir, sadece bir posterde gördüğü metallica yazısını, bir kazağa sadece kızı mutlu olacak diye ilmek ilmek işlemek boru mudur? hayır değildir.

Kana Giren Insan Evladı

Bazi adamlar var ki agizlariyla kus tutma eyleminin oznesi olmaya muktedir nitelikler tasiyorlar. (ne dedim ben simdi)

İlk atari salonlarinda tanistim ben bu tiplerle. Strret Fighter oynuyoruz babadan istedigimiz 3 jeton parasiyla. Karizmatik diye capon diye, oryantaldir gonul adamidir diye, Ken'i secmeyip Ryu'yu secmisiz.

Normal stagein son elemani olan Blanca'ya ucak amerika uzerinden kalkmaktadir. Ki bunye de bir bobur bir bobur zira 10 sn once Guile kirmizi perfectle yenilmistir.

Lakin Blanca denen mutant ozellikle son turda cok zordur. Ulan simdi Zangief olsaydi iki turda perfect cekip eline verirdim diye dusunurken. Atari salonunun gediklisi (o yasta Resat Nuri okuyorum gedikli ne demek biliyorum) Serkan gelir yani basima.

Yan kolu hizlica cevirip dugmelere basip, rakibi dellendirme efsanesi o yillarda pek bir meshurdur, ki bu Serkan ibnesi de aynisini yapmaktadir ve rakip Blancadir yensek Bulrog'a las Vegas'a gidecegiz. Ama Serkan ibnedir iste

Round 1

Serkan: Olm sen bu Blanca'yi gecemezsin ver gecivereyim?
Felis: Lan bi git bela misin sen ya.
Blanca: ccczzzzzzzttttt bzzzzzztttttt
Serkan: Bak jetonuna yazik
Felis: Basma dugmelere sen dellendiriyorsun adami
Blanca: hümmmppppfff hüüümmmppfff
Felis: Sömürdü len kanimi
Serkan: Ver iste burdan gecivereyim
Felis: Dur dur
Blanca: Orrruuuuuaaar orrruuuaaar
Ryu: uyuuuuuuuuugghhh
Serkan: Olm dedik dinlemedin
Felis: İyi al lan gecemezsen isterim jetonunu

Round 2
Blanca: bzzzzztttt czzzzztttttt oruuuuaaaar orruuuaaarrr hümmmpf hüüüümpf
Ryu: uuuuummmmm pppppffff
Hakem: perfect
Atari: nayn eyt seven six ....

Serkan hala kendi ismini SER seklinde yazma derdinde, neden verirsin 2. roundu gecsin diye bok mu var veriyorsun kendin yenil adam gibi...

Bunun Serkan'in iddaa'yi seven adam, kiz gorunce gaz veren adam, arabanin anahtarini babadan araklattiran adam, 5. sarap sisesini fondiplettiren adam versiyonlarini da yasadik, gorduk.

Döllenme Dürtüsü

Cok pis yaslardayim lan. gene degisiyor kadinlar cevremde gene ben anlamakta zorluk cekiyorum lan.

25inden sonra cocuk sesi taklidi yapmayan, yolda cocuk gorse ne seker sey degil mi diye sormayan, yegeni icin alisverise cikamayan karsi cins kalmadi cevremde.

25 ine kadar en izbe barlardan cikmayan, siyahin ve morun her tonuyla en gotiginden makyaj yapip takilan kizlarin hepsi cocuk istemeye basladi, sigarayi birakma zamaninin geldigini soylerken.

Ne oluyor kuzum size, biyolojik saati gelen Esra Ceyhan gibi sevgi pitircigi oldunuz ya. Yumurtaliklarinizda "dölle beni dölle beni" diye ziplayan hücreleriniz mi sizi boyle yapan yoksa yanlizlik korkusu, sahip olma istegi mi cozemedim.
Bir anda hepiniz patlayiverdiniz, cocuk da cocuk diye.

Ne guzel icip siciyorduk, bu "evimin kadini olicim ben" safsatasi nerden cikti. Annelik damarlariniz mi tuttu yoksa ulasilabilecek tum noktalara vardiniz da bir de bunu deneyelim bakalim zamaninda misiniz?

Çocuklar Ölsün Diye Çalışan Şekerleme Sanayi

"Bir gun bir gun bir cocuk eve de gelmis kimse yok acmis bakmis dolabi seker de sanmis ilaci" ile buyumus birisi oldugumdan itirazim var lan benim sekerleme ve sakiz sanayine.

olm bonibon'un kirmizilarindan kenara ayirip yanin da ayni drajeye sahip baska bir ilactan koyarak kanepenin uzerinde olmus roluyle az dayak yemedim abimden.

ama bilinc duzeyim perfect cekiyordu o zamanlar, en azindan once ucundan azicik isirip seker mi ilac mi anlayabiliyordum.

simdi sekerlemeler ve sakizlar ayni, hap gibi hic bir farki yok ve sunulduklari kutular ve paketler de ayni. ayni hap gibi ustten bastirip jelatinini yirtma suretiyle acilabilen sakiz gordum lan.

"alman aspirini" sifatini kazanmis aspirinin plastik kutusunun aynisindan da yapmislar icine sakiz koymuslar.

kareydi eskiden sakizlar genelde, turbo olsun, tipitip olsun, minti olsun hep kareydi. En idiotumuz bile ayirabiliyordu aradaki farki, ya da sakizin icinden karikatur ya da cikartma ya da dovme cikardi hic olmadi 3 boyutlu kucuk resim.

son olarak da bir reklam var "chewy" reklami. Cingil soyle "at agzina bir civi..."Atar lan cocuk agzina civi belki, cocuk bu hersey beklenir.

Tirsiyorum acayip tamam paketler guzel olmus kiyak olmus janjani bol olmus ama aynisi olmus.

edit: bugun 23 nisan prozac cani cekiyor insan

Dünyanın Yetmeyeceği Zaman

Elinde Greenpeace dergisi dagitan killi tüylü abilik degil bir kac rakam hesaplama vb... asagidakiler.

Okumaya baslamadan once bilmemiz gerekenler.

a-Dunya nufusu yaklasik olarak 6.5 milyar insan
b-Ortalama bir dunyali yaklasik olarak yilda 6500-7000 USD para kazaniyor. Ve bu parayi tasarruf olsun, ev almak olsun, bakkaldan bir külah cigdem almak olsun bir sekilde harciyor.
c-Toplamda yilda donen para 45-50 trilyon dolar civari.
d-Bu paranin buyuk bir bolumu ABD+Avrupa+Japonya+Kanada'ya gidiyor. Yaklasik 1 milyarlik nufus 25-30 trilyon civarini aliyor bu paranin.
e-Bu tuketimde aslan payini kapanlar Amerikalilar, 350 milyon amerikan vatandasi yilda ortalama 35000 USD para kazaniyor ve harciyor. Avrupali daha cok kazaniyor gibi gorunsede daha fazla tuketemiyor cunku Avrupa'da tuketim metasi daha pahali. Yani Coni 10 USD'ye 10 big mac yerken Hans ayni parayla 5 big mac yiyebiliyor.
f-Karsi tarafta ise Latin Amerikalilar, Asyalilar ve Afrikalilar var ve bu taraftakiler hizla uruyorlar uretiyorlar ve zenginlesmeye basliyorlar. Biz de buradayiz mesela.
g-Ornek olarak Cin'i ele alirsak adamlarin nufus 1150 milyon ve 90 da 250 USD kazanirlarken artik 3500 USD sinirini zorluyorlar. Yani daha fazla tuketiyorlar.

Su andaki duruma iliskin kisa bilgi
a-Uretime odaklanmis ülkeler (Cin, Uzakdogu ulkeleri, Hindistan) surekli ticari fazla vererek potansiyellerini buyutuyorlar. harcayamadiklarini tasarrufa yoneltiyorlar.
b-Tuketime odaklanmis ulkeler (ABD, Avrupa) surekli ticari eksi vererek cepten yiyorlar. Su anda gecerli para birimleri, finans merkezleri, konusulan diller ve teknoloji ustunlugu bu ulkelerde.
c-Bir de uretmeden tuketebilen bok gibi para gelen ulkeler var. bunlarda petrol/dogalgaz ve maden zengini amcalar. Onlerine gelen herseyi simdilik satin aliyorlar.

Son 5 senede olanlar ve gelecege dair ipucu veren bilgiler
a-Az gelismis ulkeler 22 ceyrektir buyuyor. Gelismis ulkeler yerinde sayiyor.
b-Teknoloji rekabeti artik saniyelerle sinirli cunku bilgi paylasimi cok hizlandi. Az gelismis ulkeler teknoloji ureten ulkeler haline ya da teknoloji taklit eden ulkeler haline gectiler.
c-Uluslararasi gecerliligi olan metalar (altin/petrol) asiri degerlendi. Cunku ticari fazla veren ulkeler bu metalara yoneldiler.

Bundan sonra sizi 50 sene sonrasi icin makrodan mikroya goturmeye calisayim.

a-Az gelismis ulkedelerdeki insanlar yaklasik 50 sene sonra bu buyume hizlariyla,50 sene sonraki Amerika'yi yakaliyolar.Yani homojen olmasa da dunya gelir ortalamasi pozitif yonde daha dengeli olusuyor. Ama su anki tuketime bu adaletsizlikle yetemeyen dunya 50 sene sonra 10 milyar amerikaliyi nasil besler? Ve az gelismis ulkeler de tipki su anin amerikalisi gibi V8 motora, 10 big mace alismis olacaklar. Boynunda altin kolyeli, hummera binen filipinli goreceksiniz ya da kongolu.
b-Tuketmeye alismis ulkedeki adama "artik 10 big mac yeme 2 big mac ye" denilemeyecegine gore, tuketim aliskanliklarindan bir anda vazgecmesi istenemeyecegine gore gelismis ulkeler surekli kriz halinde bir ekonomi ile yasayacaklar. Ta ki su anin az gelismis ulkeleri ile denge noktasina kadar. Brad Pitt malikanesini bir Rus'a satacak, Angelina Jolie'nin Vietnamli evlatligi "anne keske ellemeseymissin beni, bak Vietnam ne kadar gelisti" diye serzeniste bulunacak.

Bu 50 sene nasil gececek, kim kime saldiracak, kim kimi satin alacak, hangi ulkeler bolunecek sindirilecek tamamen belirsiz. Ama tek gercek aliskanliklarimizdan artan ihtiyaclarimizi karsilamaya bu dunyanin yetmeyecegi.

Annem komur sobasi yakardi, babaannem kandil kullanirdi,dedem odun kirardi, babam ceketine 4 yama yaptirirdi. Ben bunlarin hic birisini yapmadim. Annemden daha cok komur tukettim, babanemin kullandigi gazyaginin 10 mislini harcadim, odun görmedim hayatimda hep genç odası aldık ve benim haftada farkli farkli giyebilecegim 4 ceketim var. Bu da 50 yil oncesinden bugune gelisimiz.

Sahip Olma Duygusu

Sanirim sizin de, benim gibi ilk sahip oldugunuz nesne, disiniz ciktiginda patlatmaktan zevk aldiginiz dandik 80ler emzigidir. Bir cogunuzun damak yapisi bu dandik emzikler yuzunden bozuldu ve magara damaklisiniz.

Neyse, sahip olma duygusunu daha o vakitler bilmedigimden muhtemelen, firlatip agzimdan atmak benim icin tutkuydu. Belki de firlatilinca yikandigini bilmek ve emzigin taze islakligi hosuma gidiyordu.

"sen nerden hatirliyorsun o gunleri duduk diyenlere Battal Gazi saatlerinden hediye ediyorum"

Dedigim gibi, o zamanlarda sahip olma duygumuz yoktu, tamam belki anne ama o kadar. Altina sicabilen bir yaratiktan ne beklersin ki.

Ama yat yat, uyu uyu, sıç sıç bir yere kadar ve ayaklandik birden. O noktada basladi bu sahip olma duygusu. Aslinda ebeveynlerin ipneligi gibi geliyor, cunku super uslu cocuklar vardi mesela. Birak oynadigi oyuncagi almak, git bunun götündeki donu al gikini cikarmayan cocuklar vardi.

Ayaklanmaya basladigimizda kimimiz bebeklerinin götünü başını kopardi arkadasina vermemek icin, kimimiz daha derininde hissetmek icin oyuncak araba tekerini burnuna soktu. Ama dedigim gibi aramizda andavallar da vardi 4. kattan aşağıya oyuncagini atip arkasindan hüzünle ama gururla bakan küçük emolar vardi.

Hele kosmaya baslayinca, topu olana tapardik lan. Biz amele gibi saat 11 de gelirdik futbol sahasina, beyimiz ogle yemegini yer, cizgi filmini izler saat 3 gibi gelirdi belinde topuyla sahaya. Biz erken gelirdik olm, sirf takimda yer bulamama korkusu bir de macin baslangic saatini sahibin belirlemesinden dolayi.

Daha da buyuyunce maddiyattan ziyade yetilere sahip olma arzusu kapladi bedenlerimizi. En cok bira icebilen sifati, en kasli kollara sahip olan sifati, en cool, en sert müzik dinleyen gibi gene ozunde maddeye dayanan fakat hafif senden de birseyler katan.

Tabi bunlarin hepsi maddelerin buyumesinden kaynakliydi, gitar aldi lan babam bana. Arabasini caldim 1-2 kez. Ortaokulda biriktirdigim parayla walkman+sarjli pil seti ve sarj seti aldim. Anneme vileda aldim olm.

Karsi cinse sahip olma duygusu da bu zamanlardaydi. Sacini cektik anlamadi, ört dedik götünü basini anlamadi, cicek aldik cikolata, peluş hayvan, cacik olmadi sahip olamadik en lazim oldugu zamanlarda.

Buraya kadar olanlar aslinda gene sahiplik hissini yasamamiz icin onumuze konan kosul ve maddelerin etrafinda oynanan senaryo gibiydi. Parayi bilmiyorduk daha sanirim ondandi.

1 milyar verseniz körfeze atlayacak geri zekali bendim oglum. 200 dolarlik gitara icki birakilir mi? Mikasa top alan babaya 2 ay boyunca masaj mi yapilir. 3 kolaya ne kizlar tavladim oglum ben abime.

Bir de aski bilmiyorduk, sahip olacak kadar. Yedik o cikolatalarin hepsini, götünü basini örten kizdan da sikildik zaten.

Para kazanmaya baslandiginda en güzel günler basliyor. Para lan para hem de bok gibi Varyemez Amca'nin yuzdugu havuzun aynisini yaptirmisim ici bira dolu, taksiyle gidiyorum okula, bahsis veriyorum kafelerdeki garson kizlara. Tabi hala belli bir giderim yok anne babanin yaninda hayat mucadelesine staj yapiyorum. Sabah 02:00 dan 08:00 a ise gidene kadar. Sirtim pek karnim tok.

Kiyaslamacilik basliyor tabi yasitlarla. "Bak Osman araba aldi" diyor annem. yanit veremiyorum anneme "Sümsük o ya, benim takildigim ortamin haddi hesabi yok" diyemiyorum. Yolda goruyorum Osman'i "Ooo Osman" diyorum "Dogan gorunumlu Serce almissin". Aklim sira dalga geciyorum, bende yok ya.

"Niyazi evleniyor" diye davetiye getirmis kardesi. "ahahaha abinin pipisi mi kalkti lan" diye dalga geciyorum aklim sira gene. Annem icerden laf sokuyor "senin ne zaman kalkacak acaba" diye.

Arada diger insanlara da bakiyorum tabi, beden buyuk kelli felli adamlar. kadinlar gene birbirlerinin susunden pusunden bahsediyorlar, yazliklariyla, yurtdisina okumaya gonderdikleri cocuklariyla, Seysellere tatile giden kardesleriyle sahip olma duygularini tatmin ediyorlar. "Cocugun bolumu ne" diyorum teyze "Amerika" diyebiliyor teyze sadece. "Seyseller nerde Aysel teyze?" diye soruyorum. "Ucakla" diyor teyze gene.

Amcalar da oyle, gecen aldiklari zamdan, arabalarinin 100km de emdigi benzinden, otele attiklari rustan zevkin doruklarindalar. Cunku sahipler.

Tam atilacagim hayata, atilamiyorum lan. cok pis ortada kaliyorum ben atilayim da atilmak istedigim hayat bu degil ki.

Gidiyorum, butun birikimimle 7500 misli iddaa oynuyorum. 1200 e katliyorum ilk yari/ikinci yari hikayesine. Eeee bir anlami kalmiyor lan sahip olma duygusunun koruklenmesine.

Osman'i, Niyazi'yi, karisini, annemi, Aysel teyzeyi bir de topu olan cocugu atiyorum ucaga ver elini Seyseller.

Oturup canli canli, download beklemeden, korsan dvd aramadan adada izliyoruz Lost'u. Benjamin arada patlamis misir getiriyor, portakal soyuyor, cigdemin icini cikarip yediriyor elinden. Kate'e goz kirpiyorum caktirmadan.

Biz Üzülebilen Son Kuşaktık

Cok trend bir hikaye. Sittin tane 80 sonrasi ve oncesi filmin cekildigi donemden prim yapmaya calisiyorum.

Biz uzulebilen son kusaktik.

Okula gitmiyorduk babam annem supheleniyordu en yakin mesai arkadasindan hatta birbirlerinden, zarfin icinden gorunen oydan. Seviniyorduk cunku her sabah 2 dilim ekmege surulmus sana yiyorduk.

Ilkokula gidiyorduk, Evren Pasa'yi Ataturk bilirdik elimizde Turk bayraklari. Seviniyorduk cunku Kenan Evren vardi. Birlik ve beraberlige en cok ihtiyac duydugumuz su gunlerdeydik gene.Babam her hafta 1 kg muz getiriyordu eve, abiminkini ben caliyordum. Cunku abim inanmiyordu cikitaya. Uzulmeye de, o yillarda basladim abim cikita yemiyor diye. Sevdigim kizin babasi hala hapiste diye.

Ortaokula gitmeye basladik. Bira aldim bakkaldan ilk kez, ayni sise. Bu kapagin altinda. Babam da arabasini degistirdi. Ilk kez kaloriferi olmayan gercekten klimali arabamiz vardi. Abimler Ahmet Kaya dinliyordu. Ucurtmamizin tellere takildigi yillardi. 1 kg muz yetmiyordu mutluluga artik. Uzuluyordum 5 kg muzumuz yok diye.

Lise geldi sonra. "I can speak English, but I should not speak Kurdish" diyemeyen, bu bayragin altinda toplanan arkadaslarimiza uzuluyorduk. Filistin'e uzuluyorduk, Irak'a, en cok da moskoflara uzuluyorduk. En buyuk dusmanimiz sonunda sevmedigimiz tum -izm sifat takilarini iceren Amerika'ydi.Birlik ve beraberlige en cok ihtiyac duyduklari su gunlerde. Asklarimiza uzuluyorduk, aski mesrulastirmak icin yenen BigMacler esliginde.

Universite devam etti. Saraplara konan kukurt miktarinin fazlaligindan, egitim adaletsizligine kadar herseye uzulur olduk. Boyunlarimiza takilmasi mecburiyet olmayan kravatlar gibiydi, uzerimize uzerimize gelen yasalar. Ve o kravatlardan ogrendik ki yasa ile yasak arasindaki "k" harfinin, aslinda boynundan kravatla tuvalette asilan arkadasimizin boynundaki vebal oldugunu.

Türbanli ogrencilerin yasadiklarina uzulduk, sol-sag kavgalarinda kantinde kirilan camlara, toplum baskisindan sevisemeyen kizlara.

Calisma hayati basladi, asgari ucretle kiz kacirmaya calisan iscilerimize acidik, ter kokusunda babasina icki parasi icin calisan 16lik genc kizlara, purosunu giyotinle kesemedigi icin kahrolan patronlara. Babamizin aylik verdigi harcliktan daha az tutan bordromuza uzulmeye basladik.

Askere aldilar hepimizi, ülkemiz bize ogretilen vatanimizin durumu bu muydu? Bir caya muhtac, 5 milyona arkadasini satan, baskentini, Ataturk'u bilmeyen insanlar miydi? Hani ingilizce ogretmeni olup cok kebap askerlik yapiliyordu?. Daha Turkce bilmeden. Bu muydu ordudaki orta kademe.

Cok mu hizli degisiyor hayat yoksa gerisinde miyiz gercek zamanin? Toplum mutlu olmazsa, bireysel mutlulugun anlami yoktur ogretisi nerede kaldi?

Sevgili mi sadece terk derdimiz, skor kaygisindan hep 3 luk deneyen Mehmet Okurlar, Hidayetler mi yarattik.

Porsche Cayennelerin kapisi hep kilitli midir? En izbe en ucra yerlerden gecerken?

Kalbini delen bicagi saplayan evsizse, evla midir borsada kagitlarinin dusmesinden? Lokantalarda bacaklarima arsiz kediler kuyruklarini surtmuyor artik yemek vereyim diye.

Evde besledigimiz kedinin ceddini yan mahallede gecekonduda yasayan adamdan daha mi cok biliyoruz?

Herkes bu kadar mi mutlu hayatindan?

Yerli Malı Haftasında Japon Misafir Öğrencinin Olması

Sene gene boyle cok eski, 88-89 egitim ogretim hotturu hutturu yili. Hasan Vezir Galatasaray'dan Fenerbahce'ye kacirilmis ve ilk macinda Galatasaray'a 2 gol atmistir. Sonra yalan olmustur.

Neyse, bilmiyorum artik yerli mali haftasi gibi bir kavram var mi ilkokullarda ama bizim ogrencilik yillarimizda sapina kadar vardi.

"Ortmenim" dedigimiz insan bize "yarin okula bulabildiginiz kadar yerli mali urun getirin" derdi.

Biz de daha USA'yi hep Amerika diye bildigimizden mutevellit, dayardik annelere borek, yumurta, pilav, sarma, dolma, tatli ve acili sucuk vb.. gibi yoremize ozgu mallarin imalatini.

Sinifi falan suslerdik hep bir Ataturk bayragi bir Turk bayragi capraz olcak arasina 2-3 kedi merdiveni attirilacak bantlanip her pencere boylece suslenmis olacakti.

"Ortmen" sinifin en ayilarina siralari masa pozisyonuna sokma odevini verdiginde aksiyon baslardi. Herkes kendi cantasindaki yerli malini masalara koyar harala gurele yerdik. Arada altina sicanlar, kusanlar, mide fesati gecirenler olurdu. alismis bunye ogle arasini ayran gevrek ikilisine vermeyi, degisik geliyor.

Bir keresinde annem yok muydu hazirlamamis miydi yerli mallarini bilmem, elim bos gitmeyeyim diye abimin pis Mekap marka ayakkabilarini goturmustum "o da yerli bu da yerli naber haci" demek icin. "Ortmen" kizdiydi "bu yenmez" diye

Bir kerede misafir Capon cocugu vardi yerli mali haftasinda (yoktu lan aslinda ben varmis gibi uyduruyorum gotumden, Japon gelip bizim osuruk kokularimizin arasinda napsin, bildigimiz tek kelime japonca "osssss". O da osuruktan iste.) cocuk sinifa walkman, gameboy, JVC televizyon getirmisti. Ben "hocam bunlar da yenmez" demistim. "Ortmen" gene bana kizmisti "Sus Capon yapiyor" demisti ve "Bakin bakayim cantasinda susi var mi" diye belescilik yaptiydi.

Gene sosyal icerikli,kanayan yaralarimiza tentürtiyot süren, mesaj kaygili bir yazinin daha sonuna geldik.

Bireysel Uçuşun Engellenmesi

Olaylar Hezarfen'ın 17.yy ın başlarında kanat takıp bireysel uçuş denemesinde bulunmasıyla başlar. galata dan üsküdar a uçsa da, ilk deneme için başarılı bir sonuçtur. uçmak insanlık onuruna yedirilemediği ve de şeytan icadı olduğu için üzerinde pek de kafa patlatılmamıştır.

bir sonraki deneme ise 18.yy da montgolfier biraderler tarafından, içi sıcak hava doldurulmuş, piknik sepetinden koltuğa sahip büyük bir balonla gerçekleştirilmiştir. değişkenlerin (rüzgar) kontrol altına alınanaması dolayısıyla şu an kapadokya yöresinde turistik amaçlarla kullanılmaktadır.

daha sonra ise 20.yy ın başında ferdinand von zeppelin, megolamanlığını da ortaya koyarak zeplini keşfetti fakat alet hem pahalı hem de çok riskli idi. zira musluklardan helyum ya da hidrojen akmıyordu.

gene 20.yy ın başında iki amerikalı bisikletçi biraderler wright brothers, çeşitli muammalar altında ilk uçağı inşa ettiler, kameraya çekip 100-200 metre de uçtular. muammanın nedeni onlardan önce uçağı keşfedenlerin kamerasının olmayışıdır.

birinci ve ikinci dünya savaşları derken sektör gelişti. savaşmak için manyak uçaklar yapıldı. savaşlar bitince de sektör yaşamını sürdürebilmek için doğal olarak sivil alanlara kaydı. boeing olsun airbus olsun olayın kaymağını yediler.

1969 yılında ise bir ingiliz ve bir fransız (fıkra gibi) firmanın ortak çalışması sonucu concorde isimli oha uçak yaratıldı. paris-new york arası kadıköy-taksim arasından daha kısa sürede katedilmeye başlandı.

oysaki herşey bireysel uçuşla başlamıştı sonra "bir biraderin bir biradere gel beraber uçalım" demesiyle gelişti ve uçmak toplulaştı. kuşkusuz bunun altında yatan gerçeklerin en büyüğü uçuş maliyetleri ve yatırım maliyeti gelmektedir.

fakat yeşil bibere can, insana akıl veren allahım aynı zamanda insanlara hırsı ve sahiplenmeyi de ihsan etmiştir.zira 17.yy da prototipi hazırlanan bir aletin günümüze olan yolculuğu sonrasında çantaya sığabilecek bir alete dönüşmesi kaçınılmazdı.

herkesin uçabildiğini düşünmek de geliştirmenin neden engellendiğini ortaya koyar.yok olacak sektörler; otomotiv ve yan sanayi, uçak ve yan sanayi, toplu taşıma vb... ülkelerin düzeninde ise kaçınılmaz bozukluk yaratacaktı. gümrük düzenlemeleri, pasaport, vize, göçmenlik, sınırlar vb... bir başka boyut ise rant kapısını aralayan emlak sektörü en büyük darbeyi alacaktı herhalde.

Kalabalık İçki Masasında Alkol Bitirme Zamanlaması Uyumsuzluğundan Siroz Olmak

Durum su ki, 6-8-10 kisi gidilip icilen masalarda en yavas icen kaplumbaga arkadaslar sayesinde baslar bu korelasyon bozuklugu. Zira bu arkadaslarin bardaklarında şişelerinde kalan içkiler diğer tavşan arkadaşlar icin kalma, içmeye devam etme motivasyonudur.

Matematik yardimiyla konuyu pekistirmeye kalkarsak, Ayse, Fatma, Hayriye, Neşet, Behçet ve Zatopek cok iyi arkadaslardir. Ayse 1 saatte 3 bira, Fatma 2 saatte 1 votka, Hayriye 1 saatte 1 bira, Neşet 2 saatte 1 bira, Behçet 1 saatte 6 sigara ve Zatopek 1 saatte 4 bira ve 10 sigara icmektedirler.

Bu arada Behçet ve Neşet Fatma'dan hoslanirlarken, Fatma ise Zatopek'i, Hayriye ise Neşet'i begenmektedir. Ayse bu uc erkekten de hoslanirken ufaktan Fatma ve Hayriye'ye de bos degildir.Ama hem kel hem de foduldur. Zatopek ise tüketim kapasitesinden anlasilabilecegi gibi Müslüm Gürses gibi bir gonul adamidir.

Saat 21:00 da oturulan masada ilk ickiler soylenmistir.

Saat 22:00 i gosterdiginde
Ayse: 4. birasini almistir
Fatma:Bunun votkasi sidik gibi olmustur. Ben guzelim ben guzelim tripleriyle normalde kamis adini verdigimiz pipetle votkasini karistirmaktadir.
Hayriye: 2. birayi siparis etmistir ve kendisi boyle matematik problemlerinde en kafa karistirmayan insan olarak gonullerimizde taht kurmustur.
Neşet: Carlsbeg daha gec isiniyor acaba bir sonrakini ondan mi soylesem derken sisedeki bira seviyesi tam kosegenden gecmektedir.
Behçet: Zatopek'ten 3. sigarayi da piskin piskin otlanmistir.
Zatopek: Garson kiz getir la getir modunda sigarsaninin közünü 1,5 cm uzunluga gelecek sekilde koruklemektedir.

Saat 23:00 i gosterdiginde
Ayse: 3 kere tuvalete gitmistir
Fatma:Acaba bunun portakallisini alirsam gene pipet verirler mi diye dusunmektedir.
Hayriye: 3. birayi alirkan saatin gondu tam 11 kez vurur.
Neşet: Carlsberg'ine kavusmustur.
Behçet: Zapotek'in corabindan cikardigi sote sigara paketini koklamaktadir.
Zatopek: Garson hemsehrisi cikmistir. Findik fistik ne varsa ikram diye masaya dokulur.

Saat 01:00 i gostermeden onceki herhangi bir anda bu ekibi donduralim
Ayse:Muhtemelen elindeki 12. den az olan sisesini de alarak gittigi tuvalettedir.
Fatma: 2. bardak votkasina extra pipet istemistir.
Neşet: Daha yavas isinsin diye birasinin icine metal bicak attiriyordur.
Behçet: Zaten kalkmistir o ipne, bir sey de icmedi
Zatopek: Garsonla halaya durmustur.

Dikkat edilmesi gereken nokta ise su, saat 23:00 den 01:00 a kadar bu adamlarin icki bardaklarindan en az biri hep dolu olacaktir. (Ortak icenlerin en yavasi OIEY) Ayse ve Zatopek gibi tavsan adamlar Fatma gibi kaplumbaga arkadaslari yuzunden surekli icip kendilerinden gecmek zorunda kalacaklardir.

Zira masadaki bardaklardan en az biri hep doludur. Yeni icki icin tetikleyici guctur.

Hikayemize geri donersek
Saat 06:00
Fatma: 2. votkadan sonra sarhos oldugu icin bardaki butun pipetleri calmaya calisir.
Hayriye: Duzenli tertipli birisi oldugu icin erken kalkip kusmuk temizler
Neset: Behceti saat 02:00 gibi arayip, Fatma da pas vermiyor gel PES oynayalim sen ver ara pasi diyerek Behcetle 75. macini yapmaktadir.
Ayse ve Zatopek:Birbilerini asildiklari garson sandiklari icin sasirarak ayni yatakta uyanirlar.

Not:Bilim ve Teknik sorularinda Salvador Dali olmak.

Otobüs Camı Elektriklenmeleri

Hani iki belediye otobus yanyana giderken ya da otobus duraga yanastiginda durakta bekleyen ya da diger otobuste olan kizla kurulan goz temasidir.

Kaybedecek birseyin olmamasi duygusu her iki pozisyon icin de soz konusu oldugundan, fiziksel begeni duygularinin belli edilmesi en kolay ortamdir. Nasil olsa kalici degilsin, bir daha ayni kizi gordugunde coluk cocugun falan olur.

Bazi kizlar sen bakinca kafasini cevirir, sonra doner tekrar bakar. Bazilari el sallar, bazilari (durakta olanlar) ayni otobuse biner, bazilari da ayni durakta iner. (Tadindan yenmez)

4-5 saniyelik kacamaktir, sosyal baski olmadan alinan verilen elektriktir. Oyle bakarsin gecer gider. Onumuzdeki otobuslere onumuzdeki duraklara bakacagiz tadindadir.

Otobusler arasi rekabetin artmasini, bindigin otobusun tekrar diger otobusun yanindan gecmesini istersin. Tabi ki gene ayni tarafindan yoksa yasli teyzeye siritan bir ifaden de olabilir.

Bir durakta gordugun kizi tekrar gorebilme umidiyle, bir baska yolculugunda ayni durakta ayaga falan kalkarsin. (abartma efekti olmayan amerikan sitcomlari)

Hele sehirler arasi otobuslerde bu tandans pek daha bir guzeldir. Saatte 120 km hizla 100 km ile giden 29 mtlik otobusun 6 mtlik gorus alaninda olan kizi gorebilecegin 1,75 sn muavinin testislerini omuzuna sürttürmesini bile zevkli hale getirebilir.

Ayni hava metroda yasanmaz mesela, cunku neden metro cok hizli gider. Ayni durakta duran ter yone giden iki vagonda belki ama küçük ihtimaldir. Yilda 1-2 olur.

Vapurda da yasanmaz, uzaktir cunku diger vapur ya da sen miyopsundur. Denize dusmeyeyim korkusuyla kizlara falan bakamazsin.

edit:gene bi suru typo (imla hatasi) yapmisim

Bayrağı Tek Renk Olan Ülkelerde Tezahürat Sıkıntısı

Gene bir gün milli maçtayız, sene 89 ya da 88. İzmir'de Ingiltere onunde genc millilerimizi destekliyoruz. Ki benim salak otesi kuzenim mac tekrarlarini izlerken "aha bak 30. dakkada bi islik sesi geliyo ya, onu ben sakizin kagidiynan yapmistim" diyerek daha da anlamlandirmistir o gunu zihnimde.

karşılıklı kırmızı-beyaz-kırmızı-beyaz cekiyoruz karsiki tribundeki yurttaşlarimizla.

Bir an duraksadim acaba Libya'daki insanlar da bizim kadar mutlular mı? Organize tezahurat yapabiliyorlar mi? Zira Libya'nın bayragi yesil, bildigin cami yesili.

Hani o Libya dunya kupasinda finale kalsa karsinda Guney Afrika Cumhuriyeti olsa, ezilmezler mi tezahurat sikintisindan.

"Yesiiiiiiil , yesiiiiiil, yesiiiiil ....." nereye kadar 6 renk var len Guney Afrika Cumhuriyetinin bayraginda ne ihtisam ne debdebe "kirmizi, beyaz, yesil, mavi, sari, siyah" yikilir tribunler.

Ama ya Libyalılar, Tuncay Sanli oynasa o bile gaza gelmez sanirim.

Yas tabi 8-9 oldugundan, hayvan gibi olculu Turk bayragi cizdirirlerdi okulda hemen ozendim Libyalı cocuklarin bayrak cizme kolayligina "hocam nasil olmus mu ehehe" diyen bile yoktur varsa bile renk körüdür. Kirmizi cizmistir bayragi.

Bir de KKTC maci fantazim vardir ki,adamlar kirmizi beyaz cektikten sonra konjonktur olarak "en büyük kıbrıııs" diye bagiramiyorlardir herhalde. seve seve "en büyük kuzey kıbrıs türk cumhuriyetiiii" gibi sonu gelmeyen solcu sloganlari tadındadır tezahüratlari.

Bir de adi Atatürk Lisesi olan liselerin takımlarına okul maclarinda küfür edemezdi karşı takımın destekleyenleri, ne ekmek yemistik bu tabudan.

CSI Anne

Bilen var bilmeyen var mantigindan oncelikle bu CSI "crime scene investigation"'un yani "ortada bi bok var ama nasil olmus"un kisaltimisidir.

Hani anne baba hafta sonu icin bir yerlere gider ev bos kalir denk gelir sen de birseyler denk getirmeye calisirsin ya. Eve kiz getirmek (atmak demiyorum, mutena ediyorum), 8 erkekle rakı muhabbeti yapmak, balkonda mangal yapmak, eve ugramadan sokaklarda yasamak vb....

Anne babanın donusunda dedektif kesilir. Anne yillarin ve abileri yetistirmis olmanin getirdigi tecrubeyle "sunu soyle bunu boyle yapmis o zaman bizim velet sunu yemis sunu icmis, bunu getirmis" diyen (cakal demek istemiyorum annem oldugu icin siz de demeyin) "uyanik" kisidir gozumde.

Eve kiz getirmek: Romantik ortam yaratacagim diye muzik seti salona tasinir. Uclu prizin altinda aslinda olmamasi gereken tozdan anlar kadin ya da muzik setinin ustundeki dantelin orantisizligindan.Yemek sonrasi olusan bulasiklari yikayanin bir kiz oldugunu ise bulasik bezinin sikilip tezgaha konma biciminden bir erkek eli icin fazla tecrubeli olmasindan anlar. Hos annenin salonda bikini ustu bulmuslugu da vardir ama criminal ortamlarda yeniydik o zamanlar.

Evde raki sofrasi kurmak: En temiz calisilmasi gereken konudur zira arkadaslar ayri bir gottur, rakı da ayri bir kokar. 2 yildir gumuslukte kullanilmayan rakı bardaklarını ayni hizada geri koyman gerekir, balik tavasina demet demet maydonoz attigimi hatirlarim ev kokmasin diye, 2 kutu dandik oda spreyi sıktım rakı kokusu bastirilsin diye. Butun bardagi canagi 3 kere yikadim koku sinmisse ciksin diye. Annem siradan copleri atarken cop kovasinda buldugu 70 lik raki cevresini saracak sekilde itina ile kesilmis 2 tane gazete kagidi parcasindan buldu ne bok yendigini.

Eve ugramamak: Ev cillop, ayni birakildigi gibi. Hatta bazi bozulan yemekler tuvalete dokulerek yenmis izlenimi yaratilmis. Tezgaha kirli kirli birakilarak yanina 3-5 kasik catal sus olarak birakilir. Ama anne affetmez gider televizyonu dugmesinden acarak ibnelik olsun diye en son kapadigi kanal olan Mesaj TV'yi ekranda gorur.

Fantastik bir dunyada buyuyup seri katil olmak icin yaratilmisim haberim yokmus.

Edit: Bu arada anneye eger yardim ettilerse eger, kosedeki bakkalın ve apartmandaki komsularin hepsi toptur.Kapıcı da dahil.

Alışveriş Ortamlarında Cinsiyet Bazlı Seçiciliğin Sinir Bozukluğu Halinde Tezahürü

Basligi uzattikca uzatma merakim anlamsiz hayatimin en olmadik donemlerinden birinde (ki o doneminde ne guzel lan mezun oluyoruz icelim sicalim donemidir) akademik kariyerin tavanına vurmus bir hocamın ""Tasarım Planlaması" diye tez konusu mu olur len duduk, "Uretime Yonelik Tekstil Isletmelerinde Tasarım Surecinin Planlanması Kontrolu ve Uygulama Yontemleri" yap sen onu" demesiyle sekillendi. Hocamın adini da "Gonzales de Marquez la Moja una Piedro Irmaginin kiyisina oturup agladim" seklinde yazacaktim. ciddi bir olay bu civitma ogrenciligin bitmez dediler, yapamadım.

Basligi ilk paragrafinda saptirdiktan sonra, malumunuz diger cinsiyetten olan insanlarla mumkun mertebe kacinsak da belli pozisyonlarda alisveris zamanlamalarimiz kesisebiliyor ve ortak faaliyetimiz durumuna donusebiliyor.

Dişi dedigimiz cinsiyetin pek cok faydasini gorduysek de alisveris ortamlarindaki hal, tavır ve gidisatlari kendilerine olan bakis acimizi negatif olarak etkileyebiliyor.

Hemen orneklerle beziyorum, bunca yillik bayan yani alisveris tecrubelerimi.

1-Supermarket alisverisi: Peynir peynirdir gozumde beyaz olsun az yağlı çok yağlı, örgü, hellim, rokfor, kaşar hepsi güzel şeylerdir bunlar ama dişi yaratık mutlaka peynire yorum getirir. Peynir lan allahin peyniri iste. Raflarda gordugu herseyi once 2-3 dakika elleme, süzme mantigi vardir disilerde. Toz deterjanin son kullanma tarihini kontrol edeninden prezervatif koklayanina ... Inanmazsaniz fisleri getireyim, elimde belgeler var. En mantıklı cozum disi alisverisi yaparken icki reyonu ya da promosyoncu prezentabıl ablaları ziyaret etmektir.

2-Teknolojik Alışveriş:Fazla verilecek ornek yok. Hersey ortada. Butun hepsi "Ipod'umu yesil mi alayim Mor mu? Ipod'larin kapaklari degisitirilebiliyor degil mi?" sorulariyla basladi ve bitti. E be kadın, git bir sor kac gb dir, yanında neler verirler, bunu alan baska neyi aldi, hangi modeller vardır, en ucuza nerden alirsin.

3-Yemek Siparisi: Bunu da alisveris konusuna dahil ettim. (kafama gore ederim ben dahil, basligi ben actim, butun haklari mahfuzdur, siz yapmayın). Allahın gene bir donercisinden ya da dandik bufesinden yemek alinip 5 dakika icinde yenilip yutulacaktır. Hani halı saha macından cikan 12 erkek gitseniz 30 saniye icinde dönerin icinde olabilecekleri klasifiye edip garsona soylersin degil mi? 4 tavuk acili, 3 sogansiz vb ... Yemeksepeti'ne light cola secip not olarak "cola light olsun haaaa" yazarak siparis eden kadın var haberin yok.

Dişi boyle degil iste, yok donerin yagi suzulsun, sogan koyulmasin, lavaslar once isitilsin, domatesi ince dilimlensin, ayran mumkunse once gelsin, kimyon ve karabiber esit seviyede normal tuz ise zerre kadar olsun. Garson cocuk geberiyordur sinirinden boyle 5 tane ablaya denk gelse gunde. Ablanin baba sanki 25 sene Paris'de bas ahcilik yapti.

4-Pazar Alisverisi: Annemden ve 15 yasimdan sonra biraktim bu alisverisi parmak basina 3 torba gecirip yaklasik 20 kilo yukle, hiyar satan adamla 10 dakika boyunca bu seneki hiyarlarda is olmadigi konusunu gorustukten sonra annem karar verdim. Biraktim. Bir de pazar aralarindaki teyzelerin koccaman popolari fobi yaratti bende.

5-Giysi Alisverisi: Disi ile 1 kez giysi almaya giden toydur, 2 kez giden iyi niyetlidir. 3 kez giden aşıktır. 4 kez gidenin eli ayagi tutmuyordur. 5 kez giden bildigin okuzdur. Mango'nun onunde bekleyen diger erkeklerle kan kardesi olur cikar. Arada poker partisi cevirirler. Mango onunde sosyallesiverir.

Sonuc herkes alisverisi kendi cinsiyle yapsin, varsin ibne desinler marketten prezervatif alirken, soyunma odasinin onunde beklerken, pazardan kızartmalık patlıcan secerken ...

Sanat Kariyerine Webcamle Başlamak

Hastasiyim ben boyle sanat sepet pesinden ellerinde 1.3 megapiksellik inca marka webcamlarla kosan arkadaslara.

Hersey sanirim "ulen gozumu yakindan cekersem Sauron'un elasi gibi olur" yaklasimiyla basladi. Bit kadar mercek bir gozun 5 mm yakinina getirilirken diger goz de ekranda beliren resme odaklanir ve sanatci ruhlu insanimiz, andy warhol'un primat versiyonu olarak emeklemeye baslar.

Sanatin sinirsiz yanini tetikleyen alkollu gecelerin sikilgan sonunda da, webcam yardimiyla odadaki materyallerden (lamba olur, ataç olur, kinder supriz yumurtanin icinden cikan maketler olur)estetik kaygili mizansen elde etme calismalari vardir.

Perspektifi kullanip oyuncak ayi openinden, ataç adamlari sevistirene, ne kadar estetik bir ikilem yakaliyorum aman allahim modunda les gibi kul tablasi ici cekene, odanin florasinindan UFO yapana kadar ...

Sanat hayatinin ilerleyen basamaklarinda kamerayi bilgisayara tutup, sonsuzluga giden karanligin, kamera ve monitor arasindaki frekans farkliligindan kirilmalarini resmederler. Her farkli frekans kesismesi ayri heyecan.

Bir diger sanatsal kol ise winampin muzigin equalizer seviyelerine gore renk degisitirip algoritmalari icinde hareketlenen piksel fotografciligidir.

Webcamle sanatin son merhalesi ise ekpresyonizmdir, genelde odasindaki butun kus, cicek, bocek, oyuncak peluslar ile albumlerini doldurup sikilmis akabinde gotizm ve punktan etkilenmis disi sanatcilarin, kendilerini veya bedenlerinin bir parcalarini Jenna Jamesson erotizminden Polyanna safligina uzanan spektrumda resmetmeleri ile on plana cikar.

Teknolojiden bir kademe daha da ust seviyede kullanan webcam sanatcilari ise paint gibi bu sanat akiminin bir numarali teknoloji destekcisi programlar vasitasiyla rotuslarlar, dekupaj yaparlar ya da renk tonlarini degistirirle. tadindan yenmez.

Boyut demeden duzlem demeden bir sanat yazisinin daha sonuna geldik. spermli peceteyi webcaminin ustune toz bezi yapan Bedri ...

Peter Pan Tadında Email Adresi Almak

Bu özet kullanılabilir değil. Yayını görüntülemek için lütfen burayı tıklayın.

Kalabalığa Konuşmak

Ne biçim zor bir eylemdir ve daha onceden de hayatta size yaptirilan pratikler pek de isinize yarayan nitelikler tasimamaktadir.

Ilkokul yillarinda ustu basi en duzgun ogrenci ya da "bu sene 5ler okusun andimizi uleyn" diyen müdürün yönlendirmeleriyle hayatta 3 ya da bes kez andimizi okumussunuzdur. Kafadan torpil yapacak anne baba ogretmen tandansi ya da amerikan model subyanci ogretmeniniz yoksa.

Okul onunde bagil olarak rahatsiniz, sonucta herkes ayni seyi giymis uc assa bes yukari, karsinizdaki insanlara kanitlamaniz gereken birsey yok, kicikirik sumuklu ismaille sidikli gamze iste. Soyleyeceginiz seyde gunde 1 defa zaten soylediginiz ezberinizin derinlerinde olan Andımız ve de size ait sozler degil.

Cocuk akli ve heyecani ile nefes alip vermeden soyleyip-soylettirip bitirirsiniz. Arada mikrofona tükürenler, mikrofonu uzaktan tutanlar, satir atlayanlar olur ama cocuk cocuktur.

Ortaokul (bizim zamanimizda vardi boyle birsey simdi ben 7-B yim diyorlar, boy abdesti alin diyorum), lise yillarinda zaten boyle bir konsept yok. Munazara grubuna uye olacaksin da seni sallayip dinlemeye gelecekler falan anca oyle.
Universite de solist olacaksin baska sansin yok.

Hayatta cok nadir olsa da kalabaliga konusmak zorunda kaldigin durumlarda pratiklerinden beslenerek kendi deneyimlerini ortaya koyarak birseyler yapmak zorunda kalirsin.

600 insana sunum yapiyorsun, lafa nasil girmek gerekir nasil cikmak gerekir. "Türküm doğruyum ..." olmaz, "az zamanda cok buyuk .." olmaz, "yurttaşlarım..." yok, "romalılar...", "ooo adnan bey de burdaymis..", "ladies and gentlemen ...", "arkadaslar egleniyor muyuz...", "Freedooooom..."

Icınde oldugunuz kalabaliga girizgahlar gecer aklinizdan, kalabaligin ugultusunu dindirmek icin agzinizdan ordek sesi gibi "pardoon" cikar. Kimse sallamaz.

Ne adamlar vardir, onunde 2000 kisi eller cepte, hatta cep icinden biryerleriyle oynuyor ve kalabaliktan ses cikmiyor.

Belediye otobusu soforleri de oyledir. "Ilerleyin" dedigi zaman mecburen ilerlersin. Adam pratigini yapmis.

Sen de ne var; "pas ver lan pas ver", "surdan iki kisi karsiyaka alir misiniz", "kim atti len o bira sisesini", "arkadaslar aranizda ülker höttürü sevmeyen var mi","bir - iki - üç gülümseyin çektim"

Ilkokuldaki Sarışın Yeşil Gözlü Kız

26 kisi ortak bu kiza asiktik biz. Sinifin yarisi ayni kiza asik cunku digerleri bildigin esmer, kara gozlu kiz iste bir farki yok.

idrak yollarimiz ayran ve gevrekle tikali oldugu icin de biz bu sarisin yesil gozlu kiza asiktik, neden oldugunu bilmeden.

Bu kizlarin adlari genelde de "Hatice, Fatma, Neriman" olmazdi daha modern ve duyulmamis isimlerdi "Berrak, Naz, Britney" gibi isimlerdi.

Ayni sinifta birden cok sarisin yesil gozlu kiz varsa, erkekler sayilari oraninda bu kizlari bolusurlerdi. Bir grup Berrakci olurdu bir grup Nazci. Bir gruptaki erkek diger grubun kizina bakmazdi.

Boy, pos, gogus, kalca gibi kriterlerimiz henuz yesermediginden gozlerindeki yesillik bize yetiyordu, tenefusteki dirsek temaslari bizi sevgili yapiyordu.

Bir de sizin eve daha yakinsa bu sarisin kiz, eve donerken en uzun sen yurudugun icin daha sansliydin grubuna gore.

Butun okul dalin reklamindaki kiza hastaydik lan biz.

Lisede gordum bunlardan birini yillar sonra gidip konusmadim cunku kiz hala barbie tandansindan kurtulamamis ve benim yanimda gotik makyajli, siyah giyinen marjinal kiz vardi.

Universitede bir baskasini gordum o da 1,50 boylarinda 90 kilo olmus ve benim yanimda kizil sacli, mor etekli, eglenceli kiz vardi.

edit: ah uleyn Selin nerdesin tadinda olmus yazi uzaktan bakinca. Okuyorsan ara numaram bu, bel fitigi isinde calisiyorum gibi.

Seyir Yönüne Ters Oturamayan Insan

Metro ve bazi belediye otobuslerinde hem yer kazanmak hem de insan insanin yuzunu gorsun canim iki kelam etsinler mantigindan bazi koltuklar ters yerlestirilmistir.

Bazi yolcular ise, genelde 45 yas ustu, kollari bilezikle dolu, kısa ve boyali saçlı teyzeler, bu koltuklara oturamazlar.

Ortaya attiklari savlar ise "basim donuyor, midem bulaniyor, inecegim duragi kaciriyorum, boyle alismisiz biz, islerim ters gider" gibi zottirik nedenlerdir.

Bu yolcularin bir cogu da " evladim ben oraya oturamiyorum sen geciver sen gencsin" diyebilecek kadar curetkar ve hatta ben merkezcidir. "Ulan belki en sevdigim ugurlu koltugumdayim ya da vodafone reklaminda oynamisim hatun dusururum diye binmisim otobuse" bunu dusunemezler.

Neyse efendim, bu insanlar ayni mantikla asansörle ciktiklari kattan, merdivenle inmeleri caiz, aşağı baktıkları balkondan yukari bakmamalari gereken ve hatta ihtiyaclari oldugunda ambulansa, ki kafadan ters gidecekler "evladim gel sen yat ben ters gidemem" diyemeyecekleri icin alinmamalari gereken insanlardir benim gozumde.

Gene bir kanayan yaramiza parmak bastik boylece.

Ugur Dundar'i emekliliginde ulkeyi emanet ettigi gencle gururlandiracak adam.

Belgesel Çeken Adamın Dramı

Gene National Geographic gene National Geographic...

belgesel cakan adamlarin da belgeselleri cekilmesi gerek aslinda.

sene 95 te basliyorsunuz belgesel cekmeye konu fillerin hayatı. atamayı national geographic ceosu Mr hede hodo yapiyor. Kamermansiniz tayin Nairobi ile serengeti arasina cikiyor. Konu basta da soyledigim gibi fillerin hayati.

Yanda bakterilerin hayatini Zurich'te stril laboratuvarda cekecek diger kameramanlar ve arastirmacilar sampanya ustune sampanya patlatiyor.

Neyse muhtemelen 1000-5000 boş kamera kasedi, 500 kamera pili alip yaniniza yola dusuyorsunuz. Nairobi'de sizi neysinil cografikin kenya muhabiri (atinadan bildiren reha muhtar misali) karsilayip sizi, kenya hulumetinden aldigi izinle birlikte saliyor cayira.

gunesin altinda sicaklik 45 derece, bir de her gun her saat yagmur yagabilir. sene daha hala 95.

cevrede sote bir yere range roveri cekip, "ister ot ister bira oh ulen keyif yaparim ben burda cillop lan" diye fil surusu bekliyorsunuz.

plan basit gibi gorunse de harbiden gonul isi herkes fil belgeseli cekemez nedenleri

1-kafadan 10-15 yil takip etmek gerekir ayni fili, hayatina isik tutmak icin. hayvan zaten 60 yil yasiyor minimum.
2-arkadaslariniz evlenir boylari kadar cocuklari olur, halanizin kizi kocaya kacar, babaniz vefat eder. hayat gelir gider sizin onunuzdeki otlar hala saridir.
3- hayattaki en buyuk dostunuz jipten birseyler calmaya calisan maymun olur
4- hamile filin dogurmasi bile 15 ay ve o ani kacirmamaniz gerek, dogum yaklastikca maximal duzeyde jinekolog olursunuz.
5- hele cocuk yapma sekansini yakalarsaniz asagilik kompleksine kapilirsiniz, hayatta bazi seyleri gordukten sonra
6- 10 yil cektiniz fili buyudu serpildi, hastalanip olurse butun caba bosuna gitti en bastan basla belgesele.
7- butun fil surusune zottirik isim bulmaniz gerekir, hepsini hatirlamaniz ve huylarina gore davranmaniz gerekir.

gonul isi bu uzun soluklu belgesel isi. Kaptan Kusto gelse de dansetsek.

Ailece Televizyon Izlerken

Yas o zamanlar kucuk tabi 13-14. Ayaktaki killar yeni yeni cikiyor popo daha cillop gibi yumurtadan oglaniz.

Aksam ezani okunmus, 5 saatlik futbol macini 43-27 gibi bir fantastik skorla kazanmisiz terli terli aksam yemegi yenmis. Maaile televizyon karsisinda cay keyfiyle televizyon izliyoruz.

Yan komsu Murtaza amcalarda gelmis, deli gonulde de ufaktan bir yangin yeri halinde Murtaza amcanin ufak kizina. Lakin iliski elinde posetlerle iceri girerken kibarliktan acik tutulan apartman kapisinin arkasindan ileri bir boyuta gecememis.

Yer mekan zaman tanimlamalarindan sikip bunalan okuyucu icin diyalog faslina geciyoruz.

anne: bayilir bizim oglan kucuk doktor (kucuk profesor de olabilir. 16-17 yasinda velet var. doktor olarak calisiyor zeki vb.. olaylar gelisir tadinda bir dizi)
baba: evet murtaza amcasi cok sever
murtaza: aferin aferin
komsunun kizi: ben de cok severim
felis: sana da aferin

aradan 15 dakika gecer, odadaki herkes bi halt varmis gibi diziye odaklanmistir. Konu gencler ve cinsellik gibi birseydir. Kucuk doktor konu geregi sevisme oncesi cuzdanindan ya da biryerlerinden prezervatif cikarir.

anne: eee murtaza bey ne yapacaksiniz yazin tatilde
baba: (caktirmadan kanal degistirir) bize gelin yazliga
murtaza : valla daha karar veremedik, ne yapariz.
felis: ya baba acsana kucuk doktoru
baba: misafirler gitsin gosterecegim ben sana kucuk doktoru

Bu da boyle bir animdir, diyerek bitirirken. Heyt ulan ne ahlakli edepli ortamda buyutulmusuz, kuslar kelebekler.

Bir Binden Büyüktür

Bazen rakamlar gecer televizyondan radyodan ölü rakamlari.

8 siddetinde bir depremde 50 kisinin olmesi kabullenebilir rakamdir.

Ya da bayram trafiginde toplam 20 kisinin olmesi.

Savasta 1000den fazla insan ölmediginde savas da adam gibi savas degildir.

Sigaradan 2006 yilinda 5 milyon insan oldu denecek yakinda, ya da kara mayinlari, ya da ...

Aklinin vicdanina hukmettigi katlanilabilir rakamlardir.

Bir haber daha gecer, "dun dunyaya ayin 2 kati buyuklugunde goktasi carpti ve sadece 3 kisi oldu ama olenlerden birisi babandi"

Rakamlar anlamini yitirir, katlanabilir sinirlar ortadan kalkar.

Stalin amcanin dedigi gibi "Bir insanin olumu trajedidir, 1 milyon insanin olumu istatistiktir"

Mutlu Etmenin Sorumluluğu

Mutlulugu devamli kilmak agir sorumluluktur. Mutlu eden de kendi mutlulugu icin mutlu eder ihtiyaci olani.

Yolda bir kopek seversin de pesine takilir ta evine kadar gelir, apartmanin kapisinin carpma onleyici otomatinin sayesinde agir cekimde izlersin patilerini cama vurusunun.

Kuyrugunu bacaklarina surten kediye sut ismarlarsin yalana yalana bitirir kedi. Tam karsina oturur. Gitmez bir yere bakar da bakar tatli tatli. Yaninda gotursen bir turlu birakip gitsen bir turlu. Sutun tadindan cok sicakligina alismistir kedi.

Karsilik beklemeden hayati boyunca seni mutlu eden annenin babanin siluetleri gorunur sehirler arasi otobus camlarinda, yorulma diye tasidiklari valizinin sapinda birakirlar emegin parmak izlerini.

Boyle bir hikaye aslinda iyi niyetle baslayan sonu karanlik biten.

iki sevgili bir sokak cocugunun okul kitaplarini, defterlerini alir. Cocuk daha ilkokul 2. siniftadir ve daha dogru duzgun okumasi bile yoktur. 2 yil boyunca arta kalan zamanlarinda hayatlarin cocuga ders calistirilir. 7 kardesinden farki olsun, kendini kurtarsin, aydinlansin diye.

Cocuk kiza asik olur zaman icinde ve ilk askidir kiz, hem guzeldir hem de sefkatli. Sonra da erkegin onun sevgilisi oldugunu farkeder. ilk aci, ilk hayal kirikligi.

Ne derse gelmek ister ne de yaklasir eskisi kadar. iki sevgili de hayatlarindan artirabildikleri zamanin azalmasindan ve hayat sartlarinin degismesinden dolayi eski ilgiyi gosterememislerdir cocuga.

Aradan 3 yil daha gecer. Gecenin 12 sinde sokakta karsilasirlar cocukla. Nedenini sorarlar derslere gelmemesinin, arayip sormamasinin. askini anlatir cocuk, hayal kirikligini, abisinin yaninda calismaya basladigini, 5. siniftan sonra para kazanmak icin, okula gitmemesi gerektigini, babalarinin terk ettigini.

Vedalasilir kendine iyi bak dilekleriyle, arkadaslarinin arasina karisir cocuk, utandigindan, ilk askina gostermekten cekindiginden, copun arkasina sakladigi ici bira kutusu torbayi alir. Arkasina donup son bir kez daha bakar, elinden kayip giden mutluluga.

Amerikan Sinemasında Başrol Oyuncularının Cep Telefonlarının Olmayışı

Bugun Babil'i izledik. Boyle kulturlu boyle de sanatsever insanlariz.

Bu Brad Pitt insani ki biz onu taş olarak bilirdik. Fas'in collerinde problem yasiyor. Filmin icerigini vermemek icin problem diyorum. Cikarip soyle kallavi bir Motorolayi Jack'i arayip "Hey dude we have a fucking problem in Moracco now, need your help" tadinda diyalog yasayamiyor. Bas efendim 9-1-1 biz bile biliyoz ariyoruz amerikanin emergency servisini ezbere.

Gene ayni sekilde meksikali bakici bir kadin san diego collerinde 2 cocukla sabahliyor. Gene problem var yoksa kadin manyak degil. O da cantasindan bir telefon cikarip arayamiyor 911i.

Neyse Japon polisi bir adami ariyor, gene problem var. Adamin adresine geliyor polis, kizi var adamin o rastliyor polislere. Kızcagiz sagir ve hayli isterik. Baban var mi Japon gızı diye soruyor Japon Polisi kıza. Kız kağıdı çıkarıp yazıyor "Babam nerde bilmiyorum" diye. Japon polisi adamin adresini bulabiliyor da cep telefonunu neden bulamiyor. Ayrica ayni sagir japongızı başka bir sağır arkadaşıyla cep telefonundan goruntulu iletisim kuruyor. Maymunluk yapıyor. japon polisi bu teknolojiyi kullanmiyor. Boşa benzin yakıyor. Tüyü bitmemiş samurayın vergilerini çarçur ediyor.

"Die Hard" da da var boyle salak enstantaneler ama ya filmin cekildigi zamanlarda cep telefonu yoksa diye kıllanaraktan Bruce abime bok surdurmeden, Ameirkan sinemasina eseflerimi sunuyorum.

Not: Ne tipo yapmisim yazida, duzeltmiyorum konsepte uygun olsun, hatalar devam etsin. Yazi anlasilsin diye

Işediğinin Duyulmamasını Istemek

Bar-restoran-kafe gibi toplu işeme mekanlarinda kuyrukta idrar torbasını rahatlatmak icin bekledigim gunlerin hatirina ... (ulan sanki cok onemli birsey yaziyoruz da, girizgah yapiyoruz, nobel odulu alacak orhan pamuk edasinda)

iceri giren insan daha 3-10 saniye arasinda sifonu ceker. daha donunu bile inderemez aslinda o kadar surede insan ama bir sifon ve su sesi duyulur. Bu sifon sesi yaklasik 30-35 saniye sureceginden dolayi, isediginin duyulmamasını isteyen insan icin herhalde yeterli bir suredir.

Neyse, bu girer girmez sifon cekip, idrar yollarini susturucu ile kullanmak, terbiye geregi midir? Neden şıııııırr diye surekli ve uzun bir ses vermek istemez insan. Hadi kızlar işemez, sıçmaz, terlemez, osurmaz imajini guclendirmek icin yaparlar diyelim. Bunu yapan erkekler bile var ki kendileri benim icin "siz neden bahsediyorunuz kuzum" diyen Zeki Müren tadindadirlar.

Kuyrukta bekleyen herkes, kapının arkasindaki tum igrenclikleri biliyorlar ve bu bilincin getirdigi tum beklentilerle o kuyruktalar. Herkes iser ve yercekimi-akiskanlar dinamigi-yuzey geriliminin asilmasi gibi bir suru fiziksel hededen dolayi iseyen insan ses cikarir tuvalette. Gerilmemek lazim, topluma ait olmak lazim.

Ama ben demiyorum ki, borazan misali tuvalet ihtiyaci giderilsin.

24 Mayıs 2009 Pazar

Internetten Hatun Yaptım

internet baglantisinin kosulu olmus gibi sanki yonja. kullanici sayisi oha boyutuna ulasmis durumda hatta serrefsizim bu hatunun aynisindan 115 sayfa once gormustum potansiyelinde.

5 yildir gormediginiz amcaoglunuzu, halanizin kizini rayban gozlukler ve de son model arabalarin uzerinde gorup hasret giderebiliyorsunuz. ya da ilkokulda masum hislerle 4 yil boyunca sacini cekerek aski ilan ettiginiz kizin arkadas listesindeki erkeklere bakinca masum askinizin uzerinden nelerin gectigini hayal edebiliyorsunuz.

neyse konumuza geri donersek, bir onceki paragraflarda anlatildigi kalabalik bir populasyon olmus bu arkadas bulabilme hatta beraber kahve bile icilebilme siteleri.

Bir suru bos beles adam vakit ayirip buyuk bir ozenle herhalde hatun ariyor bu sitelerden, ama saniyorum ki arz-talep dengesi icinde kizlar da erkek ariyor.

"yazar sanki hayati boyunca meydan larousse okumus, kafasini national geographicten kaldirmamis biri olarak dusunulmesin. ICQ white pages de sehire gore hatun arama kismina mekke yazmis bir adamdir"

gene bi neyseden sonra efenim, bu noktadan sonra bu tarz arama yapmanin puf noktalari aktarilacaktir

ben taş bi hatun arasam 1000 sayfa icinden tek tek hatun aramam. direk taş gibi resmi olan bir erkegin arkadaş listesine bakarim. zaten o taş gibi resmi koyan arkadaş benim yerime o aramayi yapmistir. hem de erkek arayan taş gibi ablalar da o çocugu bulmuslardir.

kolay arama-bulmanin yontemi budur. bir sonraki adimda ise resim-profil ve nicklere gore vakit harcama mantigi uzerine kafa yorulacaktir.

resim konusu
ablalarin yarisi ya beyonce tadinda ya da potansiyel arwen. Bol miktarda da sevgi pitircigi tadinda amelieler var.
Sectiginiz resmin gercek olmasini istiyorsaniz dandik webcam cekimleri ile ya da altinda tarih saat olan resimlerle ilgilenin. Cunku hatun kismi genelde high resulotion teknolojiye gecmemistir. Altinda tarih de varsa mutlaka hardcopysi vardir fotografin ve kizcagiz gidip o fotoyu bir sekil scan ettirmistir. Yani o fotografin sahibi mutlaka kizdir.

Ayrica dugun-eglence-ozel gun fotograflarina sahip kizlardan uzak durun. Bunnarin sosyal hayatlari yoktur. Siyah gece elbisesi icinde guzel gorunebilirler ama ne bileyim sosyal hayatlari yoktur. Bir paketlenmislik havasi icindedirler.

Resimlerine kedi-köpek-kuş-böcek-çiçek-kalp gibi bilimum polyanna setlerinden koyan arkadaslardan da uzak durun. adiniz keremcem degilse tabi.

15 yil hellmaster olarak calismis gibi gorunen gotik ablalardan da etkilenmemek lazim. kompozisyon olarak guzel bir poz fakat bizim kulturde yok ki gotiklik, depresyon, bunalim. vermisiz bulgur pilavini zamaninda. durmuyor bu pozlar bizim ustumuzde.

nik konusunda da: kizlar genelde -cik -cuk eklerini isimlerinin arkasina ekletmeyi pek bir severler. sirinlik muskasi ekidir bunlar kanmayin.

princess hede hodo, lady of love,aşk melegi gibi asagi saksonya düşesi tadinda nikler de kotudur. sanki kizin asagilik kompleksi varmis gibi durur ya da reankarneyim ben reankarne diyerek dolasiyormus gibidir.

icli kofte tadinda isme sahip dramatik turk dizileri gibi nike sahip olan ablalarimizda asosyaldir. aksam oturur aliye seyrederler. Anadolu rocki Kıraç sanırlar. Ornek nikler: yalniz duslerim, sevda penceresi, yalniz kumru, karanlik pencere.

nikinin yanina yasini ekleyen zaten IQ olarak gayet geri kalmistir ya da kendini peter pan falan saniyordur. sanki seneye o nik ise yarayacak kullanilabilir olacakmis gibi. burdan selin 17 ler alinmasin onlar ayri.

ingilizce bildigini ortaya koyma meraklisi ablalar da var. ama komik oluyor bazilari. passionative, french kiz, broken hearth.

zormus internetten hatun yapmak gercekten bi suru ugras et kafa yor ihtimallerle yasa, vakit harca.

Kan Yapar

Daha ilkokuldayiz belli bir dunya gorusumuz yok veriyorlar kokulu silgiyi koklaya koklaya okula gidiyoruz geliyoruz. Ayran gevrek dunyanin en muhtesem ikilisi.

Bir onceki paragraftan da anlasilacagi gibi belli bir dunya gorusumuz yok ne derlerse yapiyoruz mecburen. annem fevkalbeşer babam süpermen sira arkadasim sümüklü murat voltrandaki mavi aslan.

fantastik bir dunyada kafamizi yararak, dizimizi parçalayarak, yatagimiza iseyerek buyuyup gidiyoruz.

Annede ve sülalenin feminen karaterlerinde şöyle bir inanis var, kirmizi yiyecek maddeleri kan yapar. Çocuğuz salağız tabi inaniyoruz.

Yedigimiz domatesin, portakalin, narin, pekmezin, uzumun, elmanin, cigerin, dalagin, pancarin haddi hesabi olmuyor. Tabak mutemadiyen kirmiziya yakin renklerdeki yiyeceklerle dolu, sebep gayet basit kan yapar.

Ulan bu kan yapiyor da, kan iyi birsey mi cok kanim olursa kafam yarildiginda olmeyecek misim gibi. Kanim cok olursa voltran da "ben de kafayi olusturayim bari" diyebilecek misim gibi.

Aradan 2-3 sene geciyor. Ortaokuldan kacip eve gelmisiz, arkadaslarla ozenip bezenip dunyanin en dandik kirmizi sarabini almisiz bakkaldan guc bela. Bakkal sarabi gazeteye sarmis da raconu bozmayalim diye evde bile gazeteyi cikarmamisiz sarabin kenarindan.

Olabilecek en kotu sey oluyor, anne eve geliyor. Elde sarap 4 tane salak kafa bi dunya donduruyorlar. Anne soruyor "evladim bu sarap, yasin kac basin kac bik bik bik..." Asrin cevabi geliyor, cocuksu beyinden "kan yapar anne kan yapar"

O zamanlar Erol Evgin'in kel olup olmadigi tartisiliyordu daha.

Ayşe Teyze

Yillarini türk kadininin temizlik ve beyazlik sorununa vermis teyzedir.

ismi bilerek ayse olarak secilmistir. cunku ayse yakindir halktir bizdir. Mesela Tijyen hoş durmuyor. evinde klorak kullanacak biri gibi gelmiyor ismi kafadan.

Neyse efenim bu teyzenin en buyuk fiziksel ozelligi diz boyu etek ustune beyaz gomlek, iki dugmesi acik ve de ozenle toplanmis kızıl-kahve saclaridir. Alman murebbiye ekolunden gelircesine takilmaktadir.

En buyuk silahi ise dot kadar cantasindan cikardigi 2,5 ltlik ace kloragidir. O klorak oraya nasil sigiyor. Kadin cantasina bir sey koymuyor mu? sadece ace mi koyuyor orasi muammadir. Misal bir polis kimlik sordugunda aceyi gosterip "ayşe teyze" demesi yetiyor herhalde.

Ayrica bu kadının varsa çocuğu kesin priskopat olmustur. Terleyemezsin, ustunu basini kirletemezsin, sümüğünü koltugun altina silemezsin, çorabı yatağın altına fırlatamazsin. Kadin muhtemelen cocugunu klorakla falan yikiyordur. Aptal olmustur zavallicik ya da modifiye albinoludur.

Uniforma tadinda tasidigi giysileriyle de mature fantazi konsepti olusturmustur dimaglarda

Esnaf Adamın Özgüvenine Duyulan Saygı

Ulan hayvan gibi okuduk, çalışıyoruz şimdi. Bin türlü organizasyon bin türlü hedef bin türlü plan. İtalya'dan mal getirip, Mısır'da urettirip, Turkiye de montaj yaptirip cesitli ulkelere ihracini organize ediyoruz. (Reklam yapip olasi kariyer firsatlarini da degerlendirmeyi ihmal etmiyorum, tekliflere acigim imajini guclendiriyorum)

Gel gor ki manavin kendine olan ozguvenini bir turlu yakalayamadık saniyorum. Adamdan yarim kilo domates istiyorsun sanki adam bolivya domates krali edalarinda 4 tane domatesi posete koyuyor.

Iki patlıcan alıyoruz, iki taneyi gotunuze mi sokacaniz len zirzoplar, iki patlıcan icin ugrasiyoruz cik cik edalarinda domatesin oldugu posete atiyor.

Eksikligimizi elma ile giderelim hesabina 2 kilo elma istiyoruz. Adam benim belim agriyor deyip bize doldurtuyor elmalari. Biz de gorgu-saygi cerceveleri icerisinde buyutulmus Turk gencleri olarak ezik ezik dolduruyoruz posete.

Abi hesaplar misin ne kadar tuttu bizim hesap dedigimizde adam ne bir hesap makinesi ne bir abaküs kullanmayarak kafadan hesaplayiveriyor 10 kalem her biri farkli agirlikta mallarin bedelinin toplamini.

Manava girerken agzinda duran sigaranin son firtina gelmesine ragmen kulunun ucundan dusmedigini gordugumuzde ayri bir saygi besliyoruz amcaya.

Çıkarken manavdan "hayırlı işler iyi günler bik bik " diyoruz. Ama adamın bizi zaten ipledigi yok sokakatan gecene "Osmancim gel de tavla atalim, gel eline vereyim" diyor.

Soyle bir ozguven yaratamadik kendimizde.

Çocukların İzlemesinin Sakıncalı Olduğu Filmlerde Oynayan Çocuklar

Minik yıldızın normal şartlar altında yaşıtları filmi izleyemezken. Çocugun gözü önünde annesi öldürülüyor, çocuk tecavüze uğruyor, babasını mafya vuruyor, evler patlıyor, arabalar çarpışıyor, çocuk hayalet görüp muhabbet edebiliyor.

Minik yıldız muhtemelen bir psikopat aday adayıdır.

Ayrıca dezavantajı da okula gidip "ulen gordunuz mu son filmimi dallamalar, ibibikler" diye arkadaşlarına hava atma şansı yoktur. En büyük sosyal faaliyeti kantinde tek başına oturup. Dişleye dişleye simit yemek, simitten masaya dokulen susam tanelerini parmağına yapıştırarak yemeye devam etmesidir. Arada bunların ayran kutuuna 10000 delik açabilenleri de yetişecektir zamanla.

Gene toplumsal bir kanayan yaraya parmak bastık, gene paradigma kurduk. Yeşil yolda oynayan çocuk, cehennem silahındaki zenci polisin kızı hepsi bizim çocuklarımız bunlar.

Örnekler ortada Küçük Emrah, Küçük Ceylan hepsi bu ekolden.

Renk Körlüğünün Farkedilmesi

John Dalton derler bir ingiliz evladı yaşarmış, fizikle meşguliyet edermiş, guiness bira içermiş, beckham saç modeli yaparmış senelerden 1803, süleyman sebanın bıyıkları daha terlememişmiş.

Bu zat-ı muhterem beyefendi renk körü olduğunu farketmiş, nasıl farketmiş bilmiyorum ama gerek vişne toplarken gerek çilek bahçesindeki rekoltenin düşüklüğünden kıllanarak, gerekse de karpuzcunun kesmecelerinin kelek çıkma ihtimalini mekanik fizikle bağdaştıramadığından farketmiş.

Bir şekil farkeden bu insan evladı, lan wilbur, thomas, henry, timothy ve hatta eugene sen de göremiyon di mi olm diyerek hasatalığının demeyelim de özrünün ortak kurbanlarından aramış. Hastalığı sınıflandırmış.

Mantık olarak wat iz di metriks uleyn tadında bir buluş zira. John daha Jr iken muhtemelen halası buna "John evladım bak sana yeşil kazak ördüm" dayısı "kırmızı elma yirmisin Johnum" diyerekten çeşitli sosyal yüklemelerde bulunup kafasındaki kırmızı ve yeşili oluşturmuşlar. Okulda da çilli Sally "John kırmızı boxerın gözüktü ehieieieiei" gibi sulu espriler yapmıştır muhakkak.

Peki John renk körü olduğunu nasıl çözdü?
Renk körleri 1800 lü yıllara kadar metriks içinde mi yaşadılar?
Sally John a yazıyordu da John renk körü olduğundan mı farkedemedi?
John'un torunları Karşıyaka spor klübünü mü kurdular?
Algının boyutlarını çizen toplum, John' a da bir kadın çizer mi?
Vurucu kırıcı dağıtıcı son cümle Hepimiz aslında birer John değil miyiz? Algılarımızı aşmaya çalışan.

edit: Hastasıyım hepimiz ve aslında olan cümlelerin arkasına ? işareti koymaya. Oğlum olsun adı Mark olsun. Kızım olsun adı Question olsun.