yillara meydan okuyan suratiyla 2055 yilinda bile taninabilecek, hakan peker abimizi yesilkoy sahillerinde gene yumurta topuk, sviri burun ayakkabi, acik mavi denim yakasi acik gomlek ve deri montla gezerken hemen onune atlayip pacasina yapistim.
zira hakan, bana cocukluk yillarimin en buyuk katarsisini yasatmisti, ki o yillarda katarsisin ne anlama geldigini bilmedigimden (muhtemelen turbo sakiz cignemekten kaynakli mallik) travmam daha da derindi.
o yillarin hit sarkisi "hey corc versene borc"u her turk genci gibi ben de begenerek dinliyor, yeri geliyor bir ayagimi one atip digerini one atarken ondekini arkaya kaydirmaya calisarak (kollarimla da asimetrik ritmini tutturaraktan) maykıl ceksinlasiyordum. bazen de kendimi abimin igrenc deri montunu koklayip giymeye calisirken buluyordum. got kadar kestirme zorunlulugu olan saclarimi da limon sikip "dikeltiyordum."
her sey iyi hos guzel idi, o donemin jargonunu anlamaya calisip gizliden gizliye o jargona ozeniyordum. manitanin arkasinda durma ha, maykıl, corc, ogretmen dalgayi cakti mi, moruk, dikoda danslar, hey zil caldi mi, seninki hulya benim ki ruya... ama "eylul'u unutma siki calis ha" kismini bir turlu anlayamiyordum. ki bunu benim yasitim olan kimse bilmediginden abime soruyordum o da olanca picligiyle "hahahah" diye gulup "kamisa su yuruyunce anlarsin" diyerek durumu daha da anlasilmaz hale getiriyordu. bunun anlamini mutlaka ogrenmeliydim ama kaynak yetersizligi beni hakan peker'e ulasabildigim 2010un yazina kadar tasidi.
ilk paragrafa flashbackle geri donecek olursak, hakan'a tum samimiyetimle sordum. "hakan abi ben sizi ilk ciktiginizdan beri dinliyorum ama eylul'u unutma siki calis ha ne demek hala anlayamadim" dedi.
hakan, yillarin gece hayatinin uzerinde yarattigi yipranma ve dis beyazlatmaktan aldigi flor miktarindan dolayi sanirim 5-6 saniye duraksadi ve "bilmem" dedi. Bunun uzerine katarsisimin aslinda gerceklesmedigini farkederek, hakanin pacalarindan bir hamlede siyrilarak gomleginin yakasina yapisiverdim " nasil bilmezsin ha nasil, bu sarkiyi bizim dilimize sen pelesenk etmedin mi, en az 26000 kere soylemedin mi anlamini nasil bilmezsin" deyiverdim.
bunun uzerine o da bendeki saskinligin aynisini yasayarak hemen sarkinin sozlerini yazan metin ozulku'yu aradi, durumu aktardi ve durum anlasildi.
meger metin abi bu sarki yazildigi yillarda lisede butunleme uygulamasi oldugunu sandigini ve karnede zayifi olan ogrencilerin bir sene oncenin egitim-ogretim yilini temizlemek icin eylulde butunlemeye girdigini sandigini hakan ve ben gene bir sok gecirerek anladik. meger metin ozulku butunleme devam ediyor saniyormus kendi lise yillari ile karistirmis. gene de saygimizdan hic bir sey kaybetmeyerek eda yengeye hurmetlerimizi sunup telefonu kapattik.
18 yilimi aslinda bir dalginligin, bir calakalemligin kurbani etmisim ve kendimi yiyip durmusum, ortada bariz bir yanlis anlama ve yanlis aktarma vardi ve bunun kurbani maalesef 70 milyonluk ulkede sadece ben olmustum. hemen bir sigara yaktim ve dumanini icime hizla cektim. bu sirada hakan "bir tane de bana versene moruk" dedi. "siktir git bunu sen haketmedin" diyerek tersledim. uzaklasti.
caktirmadan hakan'in telefonundan gordugum metin abinin telefonunu, butun yesilkoy sahilindeki bos yerlere gah "havali ruya" gah "suslu hulya" pekistirmeleriyle birlikte spreyle yazarak katarsis sirasini, geceleri yesilkoy sahiline icmeye modifiye doganlarla gelen esenler ve bagcilar genclerine, bir de metin abiye biraktim. cunku o haketmisti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder