Bacaklarinda ekmegimin pasini tasiyan orumcekler arkadasimdi dort duvar arasi, aglarina kimseyle paylasamadigim tiktaklar icinde yalnizligimi verdigim. Gelmesi beklenmeyen sinegin dususu gibi, kendimle olmak. Umutsuz yemler ve zaman gibi...
Kopurecegi yer kestirilemeyen gazli sarap gibi dalgalarin arkasindan nice gunesler dogdu da kafami pembe battaniyemin altindan kaldirip selamlayamadim. Nice vapurlarin once sisini, sonra bacasini sonra bordosunu sonra icinde annesinin koynunda uyuyan kizil sacli kucuk kizi gordum de birakmadi anne tavuk zamani akisina.
Icınde bin sigara paketinin hatirasini tasiyan tul perdelerim oynasti, hayatin taa icine esen meltem ruzgarlarinin onunde de, o perdeyi hayatim gibi aralayamadan uzanip durdum, gorunmez iplerinden cekilmeyi bekleyen tahta kuklalar gibi. Icimdeki tahta kurularinin anlattiklariyla beslendim, bir kez olsun gozume o mavi denizin aksini dusurmeden.
Yillar gecip de pasli saatimdeki anne tavuk durunca, icimdeki uyanis civcivin onundeki yemin filizlenmesinden daha hizliydi. Gormezden geldiklerimi gordum, duymazdan geldiklerimi isittim ve tekrar o tavuklu saate baktgimda artik anne tavuk ben olmustum...
Arkadasim oturdun okudun ya bu yaziyi aferin lan, yazmayin lan boyle sikko yazilar, gunluk hayatin getirdiklerini basur yapmak gibi birsey ve o basura pul biber surup de gececk diye umitlenip acisindan kendine paye bicmek gibi.
Hergun "Dolce Vita" seyredip 24 vites Bianchi almak gibi oglum yaptiginiz. Benim de aci pitirciklarim var ve sizinle paylasayimcilik gibi... Herkeste var oglum bunlar olmayani goster ben de sana popomu göstereyim... basursuz ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder